|
Hollywood'un yeni fıstığı tam bir obur
Charlize Theron, Woody Allen'den Robert Redford'a, Matt Damon'dan Brad Pitt'e herkesin gönlünü çelen bir oyuncu. Güzelliği ve başarısı yetmiyormuş gibi dev porsiyonlar yiyip zayıf kalan kadınlardan
Güney Afrikalı Charlize Theron, çıkışını Woody Allen'in 'Celebrity' filminde oynadığı şımarık, çekilmez manken rolüyle yaptı. Ardından The Cider House Rules, Reindeer Games, The Mighty Joe Young geldi. Türk sinema seyircisi genç kadını Robert de Niro ve Keanu Reeves'li 'Devil's Advocate-Şeytanın Avukatı' ile hatırlayacaktır. Kilisede elbisesini bir çırpıda sıyırıp, şaşkın Keanu'nun karşısına heykel gibi vücuduyla dikilerek "şeytanla yattım" dediği sahne ile hafızalara kazınmıştı. Theron, son olarak bizde de gösterime girecek 'The Yards'da Erica Stolz rolüyle rol arkadaşları Mark Wahlberg ve Joaquin Phoenix'in yüreklerini yakıyor. Amerikalı film eleştirmenlerine göre genç aktris bu rolüyle gerçek anlamda oyunculuğunu kanıtladı. Sırada Robert Redford'ın yönetmenliğinde Matt Damon ile oynacağı "The Legend of Begger Vance" var. Peki genç Damon'la bir şeyler yaşadı mı dersiniz? Söylentilere bakılırsa Charlize Hanım şu sıralar George Clooney ile beraber... Anlayacağınız, yıldızı çok parlak. Peki kim bu kız?
SİGARA DA İÇİYOR
Bir kere, eskilerin yıldızlarına sadece fiziken değil, iştah olarak da benziyor. O incecik vücuda bakmayın, bir oturuşta devasa bir California bifteğini mideye indirip, üzerine de tatlısını sipariş ettiğini GQ dergisinin yazarı kendi gözleriyle görmüş. Adamcağız, tüm yıldızların vejetaryen ve sağlık düşkünü olduğu günümüzde böyle bir kadınla karşılaşmayacağını umduğundan küçük dilini yutmuş. Dahası, sigara ve içki içiyor. Acayip küfürler edebiliyor. Kumar ve golf oynuyor. Rol arkadaşı Matt Damon onun için "Çok komik, hareketli ve hep gülüyor. Köşede oturup bunalıma girecek biri değil. Fassbinder hakkında konuşmaktansa bira içip bilardo oynamayı tercih eder" diyor.
Kırmızı halılar üzerinde parıltılı gece elbiseleriyle dolaşacak bir kadın görüntüsünü veren Theron işte böyle bir 'harbi kız'. Ama dramatik rolleri gözüne kestirdiğinden, klasik yıldızcık numaralarını geçtiğini düşünüyor: "Hâlâ bana 'bu rol senin için uygun değil' dedikleri oluyor. Mesela Erica rolünü almak için epey savaşmam gerekti." Ama neticede rolü başarıyla yükledi ve bu sayede Cannes'a bile gitti.
ÇOCUKLUK DRAMI
Theron annesiyle Güney Afrika'nın lacivert tonlarındaki göğünü seyrettiği sıralarda kurduğu hayalleri bir bir gerçekleştirdi: Milano'da mankenlik yaptı, New York'ta bale okuluna gitti ve sonrası malum... Acaba bütün bunlar, çocukluğunda yaşadığı trajik olaydan sonra kadere bir başkaldırı mı? O böyle görmüyor kendini: "Kendimi kutsanmış hissediyorum. Hiçbir zaman fındıksız kalmayan bir sincap gibiyim. Sonsuz bir fındık deposu var sanki."
Trajediye dönecek olursak; annesi babasını kazayla vurmuş. Charlize bütün olayı görmüş ve yaşamış... Babası, bir alkolikmiş. Bugün dahi konu açılınca tüm o aydınlık hali bozuluyor tabii. Ama kendini çabuk toparlamayı da biliyor. Babası öldükten birkaç hafta sonra annesi onu Johannesburg'da bir mankenlik yarışmasına sokuyor; 16'lık Charlize birinci oluyor.
Bu sayede Milano'ya gitme fırsatını yakalıyor ama annesini bıraktığı için suçluluk duygusu bir türlü yakasını bırakmamış. Ama sonradan nereye gittiyse, yanında annesini de götürmüş. Şimdi ana kız California'da yaşıyorlar. Mutlu, huzurlu...
|
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|