Arkadaşları ona 'Mena' diyor. Elite Model Look ikincisi Tuğçe Kazaz 'American Beauty' (Amerikan Güzeli) filmiyle ünlenen Mena Suvari'nin tıpkısının aynısı... Ufukta ikinci bir Sivaslı Cindy vakası mı görünüyor ne?

"KENDİ KENDİMİ OKUTUYORUM"
Tuğçe Kazaz, Yedi Tepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde hazırlık öğrencisi. Yani şu anda milletler arasında nasıl ilişki kuracağını değil İngilizce'yi öğreniyor. Elite Model Look yarışmasında ikinci olduktan sonra kazandığı parayla özel üniversiteye gidebilen Tuğçe "Ben kendi kendimi okutuyorum" diyor. Lisede de durum çok farklı değilmiş. 6,5 yıl profesyonel basketbol oynayan ve hatta milli takımda da forma giyen Kazaz, koleji bursla bitirmiş. Basketbolun ona kazandırdığı yalnızca burs değil. Boyu tam 1.84. Yani topuklu giyince 90'lara yaklaşıyor. Aramızda kalsın ama otelin yatağına zor sığdı.

Tuğçe henüz 18 yaşında. Onunla geçirdiğim onuncu dakikanın sonunda aklıma Ahmet Altan'ın Tehlikeli Masallar kitabında anlattığı kız geldi: "Her baktığımda kızın yüzü değişiyordu, sanki rüzgâr her seferinde yüzünün çizgilerini siliyor ve görünmeyen bir ressam, silinenin yerine bir başka yüz çiziveriyordu. Arada bir yorulup gözlerimi bir başka yana çeviriyordum ve yeniden kıza döndüğümde aklımda kalandan bir başka yüz görüyordum."

Tuğçe de böyle işte; istediği zaman çocuk istediği zaman yetişkin bir kadın olabiliyor. Bazen kendine güvenerek tok, bazense elinden şekeri alınmış çocuk gibi mız mız konuşabiliyor.

"MENA'NIN BOYU KISA"
Kendini Mena Suvari'ye benzetiyor musun?

Lisedeyken arkadaşlarım "Amerikan Pie'da bir kız gördük sana çok benziyor" diye geldiler bir gün. O günden sonra bana Mena demeye başladılar. Mena, Amerikan Güzeli'nde oynadıktan sonra benzeten insanların sayısı arttı. Filmi ben de izledim. Hayatımda ilk defa kendimi birine benzettim. Gerçi onun boyu daha kısa, göz yapısı biraz daha farklı ama yine de çok andırıyor.

Filmdeki Mena gibi en yakın arkadaşının babasıyla yatar mıydın?

Bence o film tam bir Amerikan ailesini anlatıyor. Bunlar hayatta olabilecek şeyler. Bana ters geliyor. Ama yine de hayatta böyle şeyler olabilir. Aşk bu! Ne zaman, nerede, kiminle, nasıl olacağı belli olmaz. Normal karşılıyorum ben.

Manken piyasasında nasıl yıpranmadan kalacaksın?

Bunun kuralı yok. Medyadan uzak kalacağım, gece hiç çıkmayacağım gibi kesin sınırlarım yok. İşimi en iyi şekilde yapmaya çalışacağım. Ama bunun yanı sıra önceden olduğu gibi kendi hayatımı yaşamaya çalışacağım. Çünkü modellikten sonra benim hayatımda bir şey değişmedi. Bir tek basketboldan fazla para kazanıyorum. Sevgilim bile aynı.

Ya işini en iyi şekilde yapmak para etmezse?

Ben öyle düşünmüyorum. Neden etmesin?

HER AN EVLENEBİLİR
Bu piyasaya giren insanlar biraz da ilişkileri yüzünden yıpranıyorlar. Peki ya sen de aşık olursan?

Ben aşık olunca hata yapmayacağıma inanıyorum. Belki herkes "büyük konuşuyor, göreceğiz iki sene sonra diyecek" ama... Ben hiçbir zaman kendimi yıpratmayacağım. Her yere gitmeyeceğim. Benim ailem var. Erkek arkadaşım her dakika yanımda. Ben izin versem onlar vermez. Bu yüzden kesin konuşuyorum.

Sevgilin okuldan mı?

Hayır okuldan değil ama bu çok özel... Bu konuda hiç konuşmayacağım. Çünkü yıpratılacağımı düşünüyorum. Özel hayatıma çok girilmesini istemiyorum. O bir fanus ve ben onun içinde yaşıyorum. Çünkü biz yaşıyoruz. Mutluyuz. Konuşursam, erkek arkadaşım üzülebilir. Belki o öyle bir insan... Tek söyleyebileceğim sevgilim benim için çok önemli.

Nasıl yani evlenecek misiniz?

Neden olmasın. Ben evliliğe olumlu bakıyorum. Evlendiğim zaman kocama çok bağlanacağımı düşünüyorum. Çocuğumu doğuracağım günü iple çekiyorum. Evlenmek için hiçbir sınırım yok. Okul bitmeden de evlenebilirim.

Güzel oldum dermişim...
Tuğçe Kazaz konuşurken sürekli "dermişim" diyen genç kızlardan. MMC'de program yapan "Kankigiller"den bulaşmış. Örneğin laf arasında "ay çok güzel oldum dermişim" diyor.

Kız arkadaşından çok erkek arkadaşı var. Zaten ailesi onu "bir erkek arkadaş 10 kız arkadaşa bedeldir" kuralıyla yetiştirmiş. Kızlar Tuğçe'yi pek çekemiyormuş. Yanında geçerken "ay bunun neresi güzel, bunu mu seçmişler?" diyorlarmış. Ama yine de o bu konuda çok konuşmak istemiyor. Röportajı okuyanların kendisine tavır alacağından korkuyor. Zaten kızın topu topu üç beş kız arkadaşı var.

Tek başına veya arkadaşlarıyla tatile çıkıyor. En son Prag ve İsrail'e gitmiş. Hatta Prag'da resepsiyonun hatasıyla tanımadığı bir çiftin odasına girmiş. Allahtan çift yalnızca uyuyormuş.

Geceleri dışarı çok çıkmıyormuş. 15 günde bir Soho, Roxy ya da Cantina'ya gidiyor. Bağdat Caddesi'ndeki cafelere takılmayı çok seviyor.

Basketbol oynarken burnu kırılmış. Ocak ayı içerisinde bir estetik operasyon geçirecek. Ama başka bir operasyon (silikon gibi) geçirmeyi düşünmüyor.

Sibel Arna