kapat

12.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
M. NURİ YILMAZ


Din, kimlik ve kişilik

Sosyal bir varlık olan insanın kendine özgü olan niteliklerinin toplamına "kimlik" denir. Kimlik, insani bilinen ve başkalarından ayırt edebilmesini sağlayan şartların bütünüdür. Kimlik ile kişilik arasında bir ayırım bulunmaktadır. "O kimdir?" sorusunun cevabı kimliği, "nasıl bir adamdır?" sorusu ise kişiliği oluşturur.

İnsanın içinde doğup büyüdüğü kültür, kimliğinin şekillenmesinde büyük paya sahiptir. Kültürün temelinde de dinin önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Çünkü din, insanı varoluş sorunu üzerine düşünmeye çağırmakta, insanları yaratılıştaki sebep ve amaçtan haberdar etmektedir. İnsana kendisi ve evren hakkında bir bakış açısı sunmaktadır. Bu yönüyle din, insanın manevi hayatının bütün yönlerini kucaklayan fonksiyonu ile bizim insan olarak nihai ilgi ve endişelerimize, hayatın anlamı ve ilgili temel sorularımıza hitap etmektedir.

İnsan dinde kendi mahiyeti ve evrendeki yeri hakkında bir bilgi şeması bulmaktadır. Genel bir çerçeve içerisinde din, her şeyi yaratan ve kontrol eden aşkın bir varlığa, Allah'a inanarak, Ona ibadet etmekten ve insanların kendilerine yönelecekleri ve davranışlarını onlara göre düzenleyecekleri ideallerden, ahlak prensiplerinden meydana gelir.

Mensubu olduğumuz İslam dini açısından bakacak olursak, İslam getirdiği tevhit anlayışı ve insan hayatını maddi ve manevi yönleriyle bütünüyle kuşatan karakteri sayesinde var olduğu her coğrafyada, toplumsal alanı bütünüyle etkilemiştir. Müslümanlık bir toplumda varsa, canlı ve köklü bir şekilde yaşanılan hayat tarzı ve üslubu olarak vardır; dünya görüşü, hayat felsefesi ve gündelik hayatın ayrılmaz bir rüknü olarak vardır. Dolayısıyla, dinin insanın güçlü kimlik kazanmasında önemli bir unsur olduğu sonucuna ulaşmamız mümkündür.

Kimliğin dinden beslenen vasfı, kimliği etkileyen diğer kültürel dinamiklerden daha güçlü ve koruyucu özelliğe sahiptir. Başka din, kültür veya medeniyetlerin egemen olduğu coğrafyalarda yaşayan ve milli kültürlerini kaybetme endişesi taşıyan fertler sözünü ettiğimiz bu sosyolojik gerçeğin daha fazla idraki içerisindedirler.

İslam dini Türk, milletinin milli kimliğinin bozulmasına karşı en etkili koruyucu fonksiyon icra etmiştir. Uzun yıllar devam eden ateizm propagandasına rağmen bugün karşımızda Orta Asya'da kimliklerini, kültürlerini, örf ve an'anelerini muhafaza etmiş Türkler'i bulabiliyorsak, bunu sağlayan en önemli temel unsurun İslamın kazandırdığı güçlü kimlik duygusu olduğu gerçeğini gözardı etmememiz gerekir.

Yüce dinimiz İslam, Müslümanlardan başkalarına izhar edilen kimlik ile inanın içindeki gerçek kimliği arasında uyumsuzluğun olmasını istememektedir. İnsanın her iki kimliğinin de aynı olmasını istemektedir. Eğer ikisi arasında bir aykırılık varsa, ortada bir kimlik bunalımı var demektir. Kişinin içinin başka, dışının başka olması, hem yüce yaratıcıya saygısızlıktır, hem de insanın kendisine karşı büyük bir saygısızlıktır.

İnsan varlık dünyasının en şereflisi olarak yaratılmıştır. Üstelik bütün güzelliklerin kaynağı olan Yüce Yaratıcının ruhundan bir nefha da taşımaktadır. Kur'an'ı Kerim'de iki kimlik taşımanın çok çirkin bir davranış olduğu ve Allah katında günah olduğunun altı çizilmektedir (Saf, 2-3). Hz. Peygamber insanların içinden çift kimlikleri olanları (münafıklar) müslümanlara en çok zararı dokunabilecek kişiler olarak takdim etmiştir. Ünlü mutasavvıf, gönül ve mana eri Mevlana Celaleddin-i Rõmi de bu konuda bir müslümanın tavrının nasıl olması gerektiğini şu sözüyle dile getirmiştir: "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!"

İslam tarihinde bu ilahi gerçeğin farkında olmayan insanların bazı yanlış uygulamaları İslam'ın esas görüşü olarak algılanmamalıdır.

Gelecek hafta buluşmak ümidiyle.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır