|
ŞÜKRÜ KIZILOT(skizilot@sabah.com.tr
)
|
Bu ne biçim kayıtdışını önleme?
Yıllardır tartışılan ve dillerde sakız olan konulardan biri de, kayıtdışı ekonominin önlenmesiyle ilgili... Her dönemde, kayıtdışı ekonominin boyutları ortaya konur, olumsuz yönlerine dikkat çekilir ve ülke ekonomisi ile maliyesinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmesi için kayıtdışı ekonomi ile mücadele edilmesi gerektiği vurgulanır. Sonra da, pek fazla bir şey yapılmaz...
Kayıtdışı ekonominin önlenmesi, "denetim" olayı ile yakından ilgili. Etkin bir denetim bir yandan kayıtdışı faaliyetleri ve olayları ortaya çıkaracak, bir yandan da engelleyecektir.
Önleme mi teşvik mi?
Kayıtdışılığın önlenmesi konusunda söylenenler ve vaatler, kulağa hoş geliyor. Peki; pratikte durum ne? Bakıyoruz kayıtdışı işçilerin tespiti ya da eksik prim beyanının ortaya çıkarılması yönünden SSK uygulamasına, ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. SSK müfettişlerinin denetimi kaldırılmış!.. Yanlış okumadınız, Salı günü ayrıntılı olarak açıkladık. Bir kanun hükmünde kararname ile SSK müfettişlerinin denetim yetkisi 4 Ekim 2000'den itibaren kaldırıldı!..
Okuyunca gözlerinize, duyunca da kulaklarınıza inanamıyorsunuz ama maalesef gerçek durum bu... DPT'nin yayınladığı "hane halkı işgüçü anketleri"nin sounçlarını esas aldığımızda, Türkiye'de kayıtdışı işçi sayısının 4.5 milyon kişi olduğunu farkediyoruz. Bundan doğan yıllık sigorta primi kaybı yaklaşık 2.7 katrilyon lira. Kayıtdışı işçi sayısını 4.5 değil de 3 milyon kabul etsek bile kayıp sigorta primi 1.8 katrilyon lira oluyor. Ayrıca, 1 katrilyon lirada, stopajdan kaynaklanan vergi kaybı var. Bunlar inanılmaz rakamlar...
Sadece SSK mı?
Diyeceksiniz ki, SSK'yı anladık peki vergi denetiminde durum ne? Orada da yürekler acısı. Gerçi denetim olayı hukuken kaldırılmamış ama fiilen yok gibi. Daha doğrusu yüzde 1 civarında... Aslında yüzde 1'in de altında ama biz yuvarlak olsun diye yüzde 1 dedik.
Bu oranı nasıl bulduğumuzu da açıklayalım;
Vergi mükellefi sayısı yaklaşık 6 milyon. Bunun 2 milyonu gelir vergisi, 2,7 milyonu KDV, 700 bini basit usul, 600 bini de kurumlar vergisi mükellefi. 1999'daki vergi inceleme sayısı 51 bin 731. İnceleme sayısını, mükellef saısına oranladığımızda da yaklaşık yüzde 1 oranı bulunuyor.
Vergi inceleme elemanı kadrosu 10 bin 466. Bunun 7 bin 724'ü boş, 2 bin 742'si dolu. Yanlış okumadınız, mevcut kadronun dörtte üçü boş, dörtte biri dolu... Yıllardır nedense bu kadrolar hiç dolmaz, hep dörtte üçü boş kalır...
Rantiyelerin durumu
Şimdi dönüp bakıyoruz, kayıtdışılığı önleme yönünden, SSK müfettişlerinin denetim yetkisi kaldırılmış. Maliye'de ise denetim oranı yüzde 1 yani neredeyse yok gibi... Bu arada, vergi dairesinin kaydı içine girip, vergi ödemeleri gereken rantiyeler var. Örneğin, Hazine bonosu ve devlet tahvil faiz geliri olanlar var. Sadece bunlar değil çok sayıda rantiye ve on milyarlarca, yüz milyarlarca hatta trilyonlarca lira gelirleri olan rantiyeler var. Yasalara göre vergi ödemesi gereken bu kesime de, "Senin gelirin enflasyondan etkileniyor. Bu nedenle 2000 yılı gelirinin yüzde 151'ini enflasyondan arındıracağız" deniliyor ve trilyonluk gelirler, yüzde 151 enflasyondan arındırma uygulanıp, beyan dışı bırakılıyor ve bir kuruş vergi alınmıyor (Bkz. GVK Md. 76 ve Gelir Vergisi Genel Tebliği Seri No: 240)
SSK'da müfettişlerin denetim yetkisi kaldırılmış, Maliye'de denetim yüzde 1 civarında, beyan gereken trilyonluk rant gelirleri beyan dışı. Ne dersiniz, "Bu ne biçim kayıtdışını önleme?" diye başlık atmakta haksız mıyız?
|
|
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|