kapat

12.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Kanuni'ye yer kalmayacak!

Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın, bakanlar kurulu kararı çıkarttırarak annesinin Süleymaniye Camii'nin bahçesine gömülmesini sağlaması, o dönemde de büyük tartışmalara neden olmuş ama Özal birçok konuda olduğu gibi tüm itirazlara kulak tıkayarak "annemin vasiyeti" bahanesiyle istediğini yapmıştı. Şimdi, salı günü vefat eden, Turgut Özal'ın kardeşi Yusuf Bozkurt Özal'ın da "annesinin yanına gömülmek istemesi" nedeniyle Süleymaniye Camii'ne defnedileceği duyuruldu.

Mimar Sinan tarafından 10 yılda inşa edilen Süleymaniye Külliyesi, içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve Mimar Sinan'ın da türbelerinin bulunduğu, Fatih Külliyesi'yle birlikte Osmanlı döneminden kalan en önemli camilerden ve mimari yapıtlardan biri. Herhangi bir cami değil.. Önemli camilerden biri değil.. En önemli iki yapıttan biri!

Yusuf Bozkurt Özal' ın ölümüne tabii ki üzüldük ve kendisine Tanrı'dan rahmet diliyoruz. Ama annesinin oraya gömülmesi bile çok özel ve kabul edilemeyen bir ayrıcalık iken, onun da aynı ayrıcalığa tabi tutulması bu ülkenin tüm vatandaşlarına büyük haksızlık değil midir?

Gelecekte eşi ve çocukları da onun yanına gömülmeyi vasiyet edebilirler. Bu haklarıdır da. Gelecekte diğer kardeş Korkut Özal ve onun ailesi de aynı şeyi isteyebilir. Bu durumda Süleymaniye Camii Özal ailesinin aile mezarlığı mı olacak?

Süleymaniye gibi bir camiye gömülmeyi geçmiş ve gelecek diğer cumhurbaşkanı (veya başbakan) aileleri de düşünebilir. Başka önemli camilere gömülmeyi de isteyebilirler. Hatta burası demokratik rejimle yönetilen bir ülke olduğuna göre ve bütün vatandaşlar (cumhurbaşkanı da, en ücra köydeki de) eşit haklara sahip olduğuna göre herkes isteyebilir.

Örneğin ben, 25 yıl bu ülkeye milletvekili ve senatör olarak hizmet vermiş, Senato Başkanlığı kürsüsüne defalarca çıkarak başkanlık etmiş olan babamın da oraya gömülmesini isterim. Benim babam Ege'de küçük bir köyün mütevazı mezarlığında yatıyor. Sık sık ziyaretine gitmek istemekle birlikte bunu gerçekleştiremiyorum.

Onun gibi siyasetçiler hiçbir ayrıcalık istemeden sade vatandaş gibi hizmetlerini yaptılar. Ebedi mekânları da sade vatandaşlarınkinden farklı değil.

Farklılık isteyen Özal ailesi fertlerinin Süleymaniye Camii bahçesini aile kabristan haline getirmesi tartışmaya açılmalıdır. Yoksa bu gidişle yakında Kanuni ile Mimar Sinan'ı oradan nakletmek zorunda kalacağız!

Deprem sigortasına kızmayın!
Deprem konusunda en çok sorulan sorulardan biri, evlere yapılacak "Zorunlu Deprem Sigortası" ile ilgili. Birçok kimse "Ben evimin sağlamlığından eminim, neden sigorta yaptırayım" derken, birkaç evi olanlar da miktar yükseldiği için itiraz ediyorlar.

Zorunlu deprem sigortasına vergi diyenler, hattâ "Haraç alınıyor" diyenler oldu. Bunun gerçekte nasıl bir sistem olduğunu iyice anlamak ve size aktarmak üzere önce Prof. Ahmet Mete Işıkara'ya sordum.

Işıkara "Sistemi, mevcut yapılar ve yeni yapılan evler olmak üzere iki aşamalı düşünmek gerektiğini, yeni yapılara bu sigortayla birlikte depreme dayanıklılık denetimi geldiğini, eski yapılarda ise yılda 25-30 milyon gibi bir sigorta ücreti ödeyerek deprem sonrasında yüklü bir para almamızın sağlanacağını" söyledi. Ona göre bu sigorta devletin aldığı en doğru karar ve buna sahip çıkmamız gerekiyor. Işıkara, devletin 27 Mart 2001'den itibaren depremde yıkılan evleri yaptırma yükümlülüğünün kalktığını, zorunlu sigortayı yaptırmayanların olası bir depremde tüm hasarlarını kendileri ödeyecekleri gibi, evlerinin satışının da yapılamayacağını sözlerine ekledi ve daha kapsamlı bir açıklamayı zorunlu deprem sigortasının yürütülmesi görevi 5 yıllığına kendisine verilen Milli Reasürans Şirketi Genel Müdürü Cahit Nomer'in yapabileceğini söyledi.

Cahit Nomer'e göre de zorunlu sigorta en doğru uygulama. Bunun nedenini şöyle açıklıyor:

"Bu sistem Kaliforniya'da da, Japonya, Yeni Zelanda veya Fransa'da da aynı. İngiltere terör konusunda bile aynı uygulamayı getirmiş; Bütün zararı devlet ödeyemez. Kendinizi sigorta ettireceksiniz.

Nitekim 17 Ağustos'tan bu yana birbuçuk sene geçti deprem evleri hâlâ tamamlanamadı. Deprem anında ölümle, acıyla karşılaşırken bir de aç ve açıkta kalıyorsunuz. O depremde 200 bin ev yıkıldı, sadece 15 bini sigortalıydı.

Aynı bilinçsizlik trafikte de var. 43 yıldır trafik sigortası yürürlükte, arabaların yüzde 30'unda hâlâ sigorta yok. 20 milyara araba alıyor ama 25-30 milyon sigorta parasını vermiyoruz. Bir kaza anında başımızın derde gireceğini bile bile.

Şiddetine ve merkezine göre depremin yıkmayacağı bina yapmak mümkün değil. 1993'teki son Kaliforniya depreminde 3.5 milyar dolar ödendi. 'Benim evime olmaz' diye birşey yok, onun için herkes emin olabilir ki bu olumlu bir karar ve desteklenmesi gereken sosyal bir olaydır. Devlet, evinizin inşaat değerine göre, yılda vereceğiniz 30-40 milyonluk sigorta ücretine karşılık size 20 milyara kadar teminat veriyor."

DASK poliçeleri
Nomer, hemen hemen tüm sigorta şirketlerinin "Doğal Afet Sigortaları Kurumu"nun (DASK) poliçelerini sattığını, son altı haftadır her gün 5 bin civarında poliçe satıldığını, bunun da deprem sigortası bilinçlenmesinin arttığının göstergesi olduğunu söyledi.

Deprem konusundaki yazılarım devam edecek!

Okullarda şiddet!
Son zamanlarda özellikle liselerde öğrenciler arasında gelişen şiddet olayları şiddet içeren TV dizilerinin ve medyanın buna neden olabileceğini akla getirdi ve bu dizilerin daha dikkatli bir denetimden geçirileceği söylendi.

Ama acaba tek neden diziler ve medya olabilir mi?

Bence hayır. Öğrencilerin giderek asi ve kural tanımaz oluşlarının arkasında ailede ve okulda gerçek sevgi ve saygıyı görmeyişleri, günlük yaşamlarında kendilerinin de benzer şiddet gösterileriyle karşılaşmaları yatıyor. Pedagogların, psikologların, sosyologların dediği gibi "şiddet şiddeti doğuruyor."

Bugün İstanbul, Ankara gibi okullarında en rafine, en iyi eğitim kalitesi bulunması gereken büyük şehirlerimizde bile öğrenciler hâlâ hakaret ve dayakla karşılaşıyorlar.

Aralarında "özel"lerin de bulunduğu bu okulların bazılarını ben biliyorum, bazılarını da okurlarımızdan duyuyorum. Okul idareleri bu konuda kesin kararlar ve önlemler almadığı takdirde kısa süre sonra köşemde "Şiddete Hayır" konulu bir kampanya açacak ve bu okulları öğretmenlerin isimleriyle birlikte açıklamaya başlayacağım.

Artık 21. yüzyıldayız. Uzay çağında bu ilkelliğe -ve diğerlerine- gözyumacak zamanımız kalmadı. Bir ülkede geleceğin insan ve yaşam kalitesinin korunması çocukların ve gençlerin eğitiminden başlar. Onlara yardımcı olmamız gerekiyor!

Israrla soruyorlar!
Lazerle göz operasyonunu Türkiye'de başlatan ve bu teknikle on yılda 20 bin göz ameliyatı gerçekleştiren doktor Sinan Göker'le yaptığım röportajdan sonra sizlerden adresini ve telefon numarasını soran çok sayıda telefon ve e-mail geldi. Hastanenin adını verdiğim için kolayca bulabileceğinizi düşünerek yazmadığım tam adres ve telefon numaralarını veriyorum:

İstanbul Cerrahi Hastanesi,

Ferah Sokak, No:18 Nişantaşı/İstanbul

Tel: 0212 - 296 94 50-Fax: 0212 - 296 94 82

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır