Enerji Bakanlığı'ndaki yolsuzluk soruşturmasının yarattığı rejim tartışmalarına son verecek açıklama nihayet geldi.
Genelkurmay Başkanlığı, zihinleri meşgul eden sorulara dün net cevaplar verdi.
Özetle deniliyor ki...
* Türk Silâhlı Kuvvetleri, anlamsız ve tehlikeli bir siyasi tartışmanın içine çekiliyor.
*Operasyon, İçişleri Bakanlığı'nın bilgisi ve yargı organlarının denetimi altında Jandarma'nın sorumluluğunda yürütülmektedir.
*Adı açıklanmayan generalin sözleri kişiseldir, hiç bir şahsi görüş TSK'yı bağlamaz.
* Söz konusu "askeri yetkili komutan" Jandarma Genel Komutanlığı'nın araştırmalarına rağmen tesbit edilememiştir.
* Rejime yönelik tehdit algılayan makam ve kişiler (Başbakan Ecevit, Başbakan Yardımcısı Yılmaz gibi) veya haberi yayınlayan gazete adını verdiği takdirde söz konusu komutan hakkında yasal işlem yapılacaktır.
* Bu bahane ile rejim tartışması yapılması ve TSK üzerinden siyaset yaparak ordunun yıpratılmaya çalışılması ülkenin zararınadır.
* Yolsuzluk operasyonunu Avrupa Birliği'ne karşı olanların tertiplediği savı ile TSK'nın AB'ye karşı olduğu ve tertipçilerin arasında bulunduğu iddiaları "en büyük iftiradır".
* Yolsuzlukla mücadeleyi yürüten kurumların böyle bahanelerle yıpratılması ve pasifize edilmesi, sadece "karanlığı özleyen" kişi ve grupların çıkarınadır.
Görüldüğü gibi, tartışma ortamında üreyen şüpheler Genelkurmay tarafından, demokrasiye sadakati güven uyandıran kararlı ve saygılı bir üslupla giderilmektedir.
Artık evhamlardan kurtulup hırsızların peşine düşelim.
Rejimi korumanın en anlamlı ve kestirme yolu, devlet çarklarını yolsuzluk ve rüşvet pisliğinden arındırmaktır.
Yediğimiz üzümün bağını çok merak eden varsa, işte DGM Savcısı Şalk açıklıyor:
"Operasyon tümüyle benim kontrolümde gerçekleşti. Düğmeye ben bastım!"
Askeri darbe korkusu ile yaşamak da, rüşvet ve yolsuzluk pisliğinde sürünmek de Türkiye'ye artık yakışmıyor.
Ayıptır, ayıp!
Haber dehşet ve utanç vericiydi; dün Hürriyet'te gördüm:
Polis, Friday's adlı uluslararası restoran zincirinin Bağdat Caddesi'ndeki şubesini basmış ve 5 gün kapatma cezası vermişti.
Sebep, içkili işyerlerinde çalışan kadın servis elemanlarının "vesika"larının olmaması..
Çoğu Turizm Meslek Okulu mezunu olan 8 genç hanımdan, Zührevi Hastalıklar Hastanesi'ne giderek bulaşıcı hastalıkları bulunmadığına dair rapor istenmiş..
Onlar da, genelevde çalışan kadınlara uygulanan muameleyi reddetmişler.
Çok da iyi etmişler.
Türkiye'yi bu kafalar mı AB'ye sokup uygar dünyanın üyesi yapacak?
Emniyet yetkilileri, bakanlığın bu alandaki yönetmeliğini uyguladıklarını söylüyorlar.
O zaman "Şapka Kanunu" ile "Yerli Kumaştan Elbise Giyilmesine dair Kanun"u da uygulasınlar ve başı açık olanlarla ithal kumaştan eşya giyenleri içeri tıksınlar!
Sadettin Tantan, kadınları aşağılayan bu zulüm yönetmeliğini değiştirmek için bir gün bile beklememeli.