|
|

Aaaaa.... Bak Hıncal-5
A.... Bak Hıncal, Türkiye'deki spor basını ve sahalardaki terörde en etkili isim sensin. O sarı-kırmızı kaşkolu taktın, takım yazarı olduğunu söyledin, yıllardır insanları birbirine kırdırdın. Önce yazdın, tahrik ettin, kamplara böldün, sonra da korktun, döndün bu taraftan "Vali neredesin, emniyet müdürü neredesin?" diye çığırtkanlık yaptın. Hem görsel, hem yazılı basında şiddeti körükledin, tantana yaptın, sonra da "Ah Tantan, vah Tantan" diye yardıma çağırdın, ağladın. Aklınca çok zekisin. Ama Hıncal artık oynadığın oyunlar, yaptığın senaryolar çok net gözükmeye başladı. Sen değil misin "Spor kardeşliktir, dostluktur, sevgidir" diyen. Hani arada bir yazan. Daha geçen hafta "Erman azılı bir Galatasaray düşmanı" diyorsun. Şimdi kendini bilmez bir taraftar veya taraftar grubu senin laflarına kansa, benim gittiğim bir Galatasaray maçında tutsa bana bıçağı soksa veya bir benzinlikte kurşunsuz benzin alırken, senin gibi beni topuğumdan kurşunlasa, inanıyorum zil çalıp oynarsın. Ondan sonra da çıkarsın "Ah Erman, vah Erman" diye utanmadan yazarsın.
Aslında senin yazıların basın konseyi tarafından incelenmeli ve gerekli işlemler yapılmalı. Ama nerede?
İki ay önce yazdığın "Bu Erman azılı bir Galatasaray düşmanıdır. Hakemlik zamanında da Galatasaray'ı satmak için elinden geleni yapmıştır" cümlelerin üzerine sana 20 milyar liralık dava açtım. Avukatım olan eski hakem Adnan Türkkan'a bu iş için 500 milyon lira parayı da gönderdim. Bugün yarın tebligatını alırsın. Yani bu dava için de cebimden para harcıyorum. Seni çabuk bulacaklar. Yerin belli. Bu cümleyi neden yazdım dersen, Reha Muhtar'la çıktığımız, Ali Şen'in Bodrum'dan katıldığı programdan sonra Ali Şen için de 50 milyar liralık dava açtım. Ama henüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde Ali Şen'in adresini bulup tebligatı yapamadılar. Mutlak bir gün bulup yaparlar.
Gene dönelim sana... Bak Hıncal, yıllardır kulaktan dolma, telefonlarla yazılar yazıyorsun. Allah'tan bazı kesimler seni sallamıyor. Mesela Galatasaray Yönetimi... "Fatih Terim bu Galatasaray'dan uzaklaştırılmalı, bu camiaya yakışmıyor" diye aylarca yazdın. Şehir kırosu mu demedin, yemek yemesini bilmiyor mu? Ama yönetim senin istediğini yapmadı diye bu sefer onlara saldırmaya başladın. Ve Fatih Terim, Fatih Terim oldu. Durup durup "Ertekin'de karşılaştık, bana bunu demişti" diyorsun. Bak Hıncal, Terim'i iyi tanırım. Seni affedebileceğini hiç sanmıyorum. Bu kadar yazmana, çizmene rağmen de ondan en ufak bir açıklama yok. Yıllardır yanyana olduğun, ama sonra aranıza kara kedi giren Mustafa Denizli'ye döndün. Şimdi onunla oturup üç beş kelime kapıyorsun ve Fenerbahçe hakkında yazılar yazmaya başlıyorsun. Hakkın var, ne de olsa Fenerbahçe eski takımın, eski tuttuğun takım, orada haklısın. Ama eğer Fenerbahçe için yazı yazacaksan Fenerbahçe'nin deplasmandaki ve Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki maçlarını izle, ondan sonra yaz. Şimdi aklıma geldi, Avni Aker'e giremiyorsun, Şükrü Saracoğlu'na giremiyorsun, İnünü Stadı'na gidemiyorsun, Bursa'ya gidemiyorsun... Bunlar benim aklıma bir anda gelenler. Aaaa, pardon unuttum, "Ben bu işlerden artık bıktım. Futbol yazıları da bana artık cazip gelmiyor" deyip kıvırttın, Galatasaray'la birlikte Leeds United maçına bile gelmedin. Allah'tan Sabah Gazetesi'nden Ruhat Mengi gibi bayan yazarlar bile geldi, Galatasaray'ı yalnız bırakmadılar orada.
Bütün bu yaptıkların seni ilgilendirir. Benimle olan kısımlar beni ilgilendiriyor. Dikkat et, kasabın önüden geçerken her koyun kendi bacağından asılıdır. Ama lütfen benim yaptığım işlerde sakın bana karışma ve ahkam kesme.
Beşiktaş'ta bir şeyler vardı, kendi bilgi ve tecrübelerime göre olayı araştırdım, sonunda da Hamoğlu istifa etti. Bu konuyla ilgili bile hiç bir şey bilmeden benim ismimi kullanarak açıklama yaptın. Bak Hıncal, Erol Kaynar senin arkadaşın olabilir, bazı şeyleri de onunla konuşabilirsin. Bu da beni hiç ilgilendirmez. Ama sana bir şey söyleyeyim, Hamoğlu ile yüzyüze hiç gelmedim, telefondan da ondan bir haber almadım. Mehmet ve Tayfur konusunda çok değişik yerlerde araştırmalar yaptım. Ama sen haberi Hamoğlu'ndan aldığımı söylemişsin. Senin bu cümlelerin üzerine Hamoğlu beni aradı ve sordu, "Hocam" dedi, "Biz ne zaman karşı karşıya geldik, ne zaman böyle bir şey oldu?"
"Hayır" dedim, "Hiç gelmedik, bunu siz de biliyorsunuz."
"Peki Hıncal bunu nasıl söyler Erman hocam?" dedi.
"Onu" dedim, "Aç ona sor."
Bak Hıncal, sen kendi yolunda yürüyorsun, ben kendi yolumda. İkimizin de stilleri değişik, yapıları da... Hani arada suçluyorsun ya, "Erman'ın Ankara'da bir kuşu var, arada sırada öter" diye. Hayır Hıncal, benim her tarafla bağlantım var. Çünkü ben masa başında telefonla haber almıyorum. Haberin ayağına gidiyorum. İşte aramızdaki fark... Lütfen sınırı geçme, haddini bil, otur oturduğun yerde.
İki yarım bir porsiyon
Bilgili iyi niyetli, genç bir başkan. Ama o koltukta sadece iyiniyet yetmez. Hafif tecrübeli, hafif gaddar, biraz da yumruğunu masaya vurmak gerekiyor.
Aslında "neşter" kelimesi esprili bir olaydı. Yavaş yavaş da sahneye çıkmaya başladı. Ama çok dikkat edilmesi gereken bir şey var, o neşter bir gün döner gelir, çıktığı yeri de vurur.
Bir Mehmet olayı çıktı. Bu olay doğru. Yönetimin tamamında da konuşuldu, karar da alındı. Bu kararı alırken baş aktör, esas oğlan da Scala'ydı. Zaten onun önerisi olmadan bu konunun yönetimde konuşulması tuhaf bir olay olur. Ama Scala yavaş yavaş Türkiye'yi tanımaya başladı. Ayhan konusunda da kafasında sorular meydana gelince, yıl sonuna kadar "Mehmet'le devam" kararı alındı. Scala başarılı mı, bence değil. Biraz daha beklerse iyi şeyler olur mu, olabilir. Ama ortada net gözüken hatalar var. Bilgili ile yaptığım röportajda önemli bir konu, yer darlığından gazetemde çıkmadı. Bilgili diyor ki, "Kulüpte büroda oturan Erdil adında bir koordinatörümüz var, Sinan'ı da biz takımla beraber olsun diye aldık. Aslında bu iki isim birbirini tamamlıyor. Kafamdaki ideal menajer, bu iki ismi üst üste koyarsam ve teke indirirsem oluşur. Ama Türkiye'de henüz böyle bir isim yok."
Bu demektir ki, şu anda takımla gezen Sinan yarım, kulüpte oturan Erdil yarım. İkisi beraber bir porsiyon. İşler iyi gitseydi Sinan'a ne gerek vardı?
Bundan sonra iyi olur mu, benim fikrim "Biraz zor." Çünkü cicim ayları bitti. Balayından sonra Beşiktaş eve döndü. Hem Bilgili'den, hem Scala'dan taraftar çok şey bekliyor. Çünkü Türk insanı biraz sabırsızdır.
Du yu sipik ingiliş?
Fenerbahçe'de oynayan üç yabancı futbolcu Rüştü, Abdullah ve Ogün'ün çok acil olarak iyi İngilizce öğrenmeleri gerekir. Ali Güneş'in dediğine göre Mustafa Denizli taktikleri İngilizce veriyormuş. Herhalde Türkçe bilen doktorlar bu yabancı futbolcuların sakatlıklarını çabuk geçiremiyorlar.
Aziz Yıldırım'ın ne kadar İngilizce bildiğini şimdi çok merak ediyorum. Sayın Aziz Yıldırım piyasada yok. Futbol takımına sözünü geçirebilmek için, belki de gizli gizli lisan kursuna gidiyordur.
|
 |
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|