kapat

06.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Düzeltin şu ağacı!
Türkiye yeşillik fakiri. Neden? Doğa kültürü yok da ondan! Peyzaj mimarı Levent Pınar, ağaçlandırmadaki hataları anlatıyor

Hani eski Türk filmlerinin klasik bir sahnesi vardır: Sevgililer ormana gider ve orada koşuşturup durur. Saklanbaç oynar, birbirini yakalar, sonra da bir ağaç gövdesine isimlerini kazırlar. Hiç dikkat ettiniz mi, o ağaçların çoğunun gövdesi yamuktur. Hadi boşverin eski Türk filmlerini. Yaşadığınız şehrin en ağaçlıklı caddesine gidin, mesela Dolmabahçe'de hiçbirinin tek hizada olmadığını göreceksiniz. Çoğu yamuk yumuk.

Şimdi nereden çıktı bu ağaç konusu diyeceksiniz. Bırakın işin estetiğini, ağaçların, bitkilerin insan sağlığına ne büyük katkıları olduğunu ta ilkokuldan beri öğretiyorlar ama hala bizde bu konuda bilinç yok. Yalnızca ağaçlandırmak yeterli değil, o ağacı yaşatmak gerekiyor.

Mesleği bahçe peyzajı ve bakımı olan Levent Pınar, ağaç ve ağaçlandırma konusuyla öylesine ilgili ki, işinin dışında da neredeyse bütün zamanını park ve bahçeler hakkındaki kitapları okuyarak, dünyanın çeşitli bahçelerini gezerek geçiriyor. Araba kullanırken bile bir yandan yola, bir yandan da yol kenarındaki ağaçlara bakıyor. Tabii bulabilirse... Türkiye maalesef bu konuda müthiş zayıf. Hatta yıllardır bu konuda şöyle saçma bir tartışma sürüp gider: İzmir daha yeşil, yok yahu kesinlikle İstanbul daha yeşil. Yok yok, en yeşili Ankara. Aslına bakacak olursanız hiçbiri yeşil sayılmaz.

Peyzaj mimarı Pınar'a göre belediyeler bu işe zaman ayırmıyor değil. Çeşitli projeler hazırlanıyor; şuraya şu kadar, buraya bu kadar ağaç dikilebilir diyor, ama uygulamaya geçildiği andan itibaren sorunlar başlıyor. Örneğin hiçbir zaman doğru yere, doğru ağaç dikilmiyor. Dikilse de doğru şekilde dikilmiyor. Hadi diyelim ki doğru yere, doğru ağaç tam da olması gerektiği gibi dikildi. Bu sefer de bakımı yapılmıyor. Levent Pınar, "Ben şimdiye kadar İstanbul'da ağaçlara bakım yapıldığını görmedim. O kadar ki budandığını bile görmedim" diyor. Ona göre bu bir kültür meselesi.

Halkın da bu konuda özen göstermesi gerekiyor. Örneğin dik durabilmesi için ağacın yanına dikilen kazıklar genellikle çalınıyor. Neden mi? E, ısınmak için odun lazım! Ya da İstiklal Caddesi'ne dikilen ağaçların dalları her geçen gün biraz daha azalıyor.

Yolda yürürken bu dallardan rahatsızlık duyanlar geçerken bir dal kopartıveriyor. Amaç; halka hizmet.

Kriminal şube ağaçları
Şöyle söyleyelim, şehirlerde dikilen, fakat yarıdan fazlası dikildikten sonra ölen bütün o ağaçların, çiçeklerin ve hatta en basit bir otun parası bile aslında bizim cebimizden çıkıyor. Anlayacağınız ödediğimiz vergilerin bir kısmı doğrudan çöpe gidiyor.

Levent Pınar, Paris'teki ağaçlandırma çalışmalarından örnek veriyor: "Baharda uçuşan kavak ve ıhlamur ağacı polenleri, alerjik bünyeli insanları ve astımlıları rahatsız ettiği için bu ağaçların hepsi sökülmüş, yerine başka ağaçlar dikilmiş. Paris belediyesinin bu konuda oldukça hassas davrandığını söylemekte fayda var. Örneğin meyveleri düştüğünde çok fazla leke bırakan bir ağaç Parisli araba sahiplerinin şikayetleri üzerine sökülmüş, yerine meyvesizleri üretilerek dikilmiştir."

Bundan yıllar önce yabancı gazetelerden birinde bir makale okumuştum. Doğadaki tüm ağaç ve bitkilerin toprak altından birbirlerine yardımda bulunduğu söyleniyordu. Örneğin demir eksiği olan bir ağaç, diğer ağaçların demirinden faydalanıyor. İnanılmaz gibi gelen bu olayı Pınar da doğruluyor ve daha da enteresanını anlatıyor: Chicago Kriminoloji Laboratuvarı ile Chicago botanik bilim dalı öğrencileri ortak bir çalışma yapmış. Geniş yapraklı bir bitkinin yapraklarına 'sensor'lar bağlanmış. Bunlar da monitöre bağlanmış. Araştırmacılardan biri bitkinin yanında ellerini çok hızlı bir şekilde birbirine vurmuş. Bitki yüksek sese anında tepki vermiş ve yaşam çizgisi düzleşmiş. Ölmemiş fakat büyümesi bir süreliğine durmuş. Bu deneyimi daha sonra gerçek bir olaya taşımışlar. Büyük bir alışveriş merkezinde işlenen bir cinayet araştırılıyormuş. Cinayetin işlendiği yerde ise büyük saksı bitkileri varmış. Katilin kim olduğunu araştıran uzmanlar zanlıları tek tek yapraklarına yine sensor bağlanmış bitkilerin yanına getirmiş. Bitkinin yaşam çizgisi katil yanına geldiğinde yine düzleşmiş!

Bu elbette kati delliler arasında sayılmıyor, ancak bitkilerin zannettiğimizden 'canlı' olduklarını en iyi şekilde gösteriyor. Anlayacağınız bundan sonra bitkilerin yanında kendinize çok daha fazla dikkat etmeniz gerekiyor. Ne olur ne olmaz, bir gün bakarsınız sizi şikayet ediverirler.

lalgardens@hotmail.com

Bilgi için Levent Pınar: 0532 334 86 55

ASLI E. PERKER


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır