kapat

Pazar Eki
07.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kızımı üzersen ısırırım
Oğuz Aral kendini damadına taşıtmış, Müjdat Gezen oğlana sinir olmuş, Hakkı Devrim'in damadı ise Devrim'in anlattıklarına gülmek zorunda. Anlayacağınız Robert De Niro kedisiyle rol kesmiyor. Bunların hepsi 'zor baba'

Bir kız arkadaşım anlatmıştı; her yazı büyükbabası ve büyükannesiyle birlikte Didim'de geçirirmiş. Yazlık yer olduğu için de küçük yaşlarında bile geç saatlere kadar dışarıda kalabilirmiş. 15 yaşına geldiğinde ilk kez birine ilgi duymaya başlamış. Her akşam grup halinde dolaşırlarken bu ikisi birbirine biraz daha yakın duruyormuş. Bir akşam arkadaşım büyükbabasının kendilerini takip ettiğini farketmiş. Büyükbaba hafiye gibi arkadan geliyormuş. Akşam evlere dağılma vakti geldiğinde arkadaşımı evine 'o' çocuk bırakmış. Eve girdiğinde karanlıkta oturan büyükbaba balkondan seslenmiş: "Kim o 17 numara?" Meğer çocuk 17 numaralı evde oturuyormuş...

Robert de Niro'nun huysuz kayınpederi oynadığı 'Zor Baba' isimli filmi seyretme fırsatınız oldu mu bilmiyorum, fakat bana bir zamanlar dinlediğim bu olayı hatırlattı. Filmde eski CIA ajanı olan baba, damat adayını (Ben Stiller) utanmadan yalan makinesine bile bağlıyor. Tamam, abartılı bir örnek olabilir ama gerçekte babalar kızlarının erkek arkadaşlarına nasıl eziyet ediyor? Birkaç ünlü babadan yaptıklarını ve hissetiklerini anlatmalarını isteyince sırlar bir bir döküldü: Sırtında taşıtanı da var, çok kibar davrananı da... Kimisi ise sinir olsa da gururundan ödün vermiyor.

Farkında olmadan küçük testler yapıyorum
Atilla Dorsay: Ece çok uzun süre eve hiçbir erkek arkadaş getirmedi. Hatta benim endişe duyduğum bir dönem oldu. Karıma "bu çocuğa biz bir flört bulalım bari" diyordum. Atakan'la arkadaşlığı ise çok sıradan bir şekilde başladı. Ben arada bir kendi kendime "Bu çocukla ciddi bir şeyler olsa" diyordum. Fakat bu düşüncemi belli etmiyordum tabii. Ne de olsa kız babasıyım. Kız babası olunca onun erkek arkadaşlarına ya da damat adayına karşı biraz sert olma gereksinimi duyuyorsun. Ben de Atakan'a ilk günlerde çok sıcak davranmadım doğrusu. Ayrıca onu muhakkak test etmişimdir. Mesela dışarı çıkıyorlar, şu saatte döneceğiz diyorlar. Ben kızım gelene kadar uyumam. Kulağım kapıdadır. Ne kadar geç olursa olsun saate bakarım, söz verdikleri saatte döndüler mi diye. Kızımı üzdü mü üzmedi mi, onu da kontrol ederim. Kızımla gerçekten bir kafa beraberliği var mı, ona bakarım. Sonra içki sofrası önemli bir sınama. Malum içki gerçek kişilikleri ortaya çıkartır. Atakan'la beraber bizim evde şarap falan içtik ama şöyle erkek erkeğe kafayı çekmedik. Bir akşam var mısın Atakan?

Bir nevi kıskançlık
Gazanfer Özcan: Kızımın ilk erkek arkadaş sözünü duyduğum an verdiğim reaksiyonun çok da parlak olmadığını çok net anımsıyorum. Şu an bile o anki tepkimin fazlalığı yüzümün kızarmasına neden oluyor... Fulya daha küçük bir kızken bile "Ben günün birinde kızımı bir başka erkekle nasıl paylaşacağım?" diye kara kara düşünürdüm. Daha sonra gerçekten kızım evlenme çağına geldiğinde damadın adının benim adımı tutuyor olması içimi rahatlattı. Yani kızım kocasına her seslenişinde istese de istemese de beni anımsayacaktı. Biliyorsunuz damadın adı da Gazanfer... Sonra da kızımı iyi birine emanet etmek gibi bir şey oldu evlenmesine müsade etmek. Bir nevi kıskançlıktı benim yaşadıklarım...

Huysuzlandım biraz tabii
Tunç Başaran: Zeynep benim özkızım değil. Vefat eden birinci eşimin ilk kocasından doğma kızı ama beni babası gibi bildi. Hâlâ da bana baba der. Bu yüzden de Zeynep'i benden istediler. Annesi hiç istemiyordu evlenmesini. Beni arayıp -çünkü o zaman ayrılmıştık- vazgeçirmemi istedi. Ben buna yanaşmadım tabii. Her neyse kızımı istemeye geldiklerinde ben kendimi iyice bir baba gibi hissedip arkama yaslandım. Baba gibi bakmaya başladım. Bir yandan çok gururluydum bir yandan da biraz huysuzlanıyordum. Zaten eğer birazcık oğlana sokulsa bende hemen bir kıskançlık başgösteriyordu. Fakat beş dakika kazık kadar kız gelip de benim kucağıma yatınca bütün kıskançlığım geçerdi.

Maalesef işkence yapamadan evlendi
Müjdat Gezen: Elif Londra'da yaşıyordu. Bir gün bana telefon açtı, "Baba müsaade edersen ben evleneceğim" dedi. Sonra da çocuk benimle konuştu "Müsaade ediyor musunuz?" diye. Hiçbir şey yapamadım. Evlenip geldiler. Keşke damada biraz işkence etmek gibi bir imkanım olsaydı. Kızımı alıyor, ben ona sadistlik yapamıyorum. Olacak şey mi? Bir de tabii damadı eskiden tanıyordum, elimde büyüdü. O yüzden bir şey yapamadım. Bundan önce Elif'in başka bir erkek arkadaşı olmuştu. O da tiyatrocuydu. O sefer de meslektaş olduğu için bir şey yapamamıştım. Bende imkansızlıklar sözkonusu oldu yani. Fakaaat... Eğer damat kızımı mutsuz ederse dişlerimi çok fena gösteririm. Ama o da olacak gibi değil. Çocuk çok uysal, kızıma da çok iyi davranıyor.

Önce nefret ederiz, sonra...
Oğuz Aral: İçtenlikle söylüyorum, önceleri bütün kayınpederler damatlardan ya da damat adaylarından nefret eder. Severse de sonradan, yavaş yavaş sever. Zaten ilk tanışmada hiç yüzüne bakmazsın. İkinci karşılaşmada bakar gibi yaparsın, göz ucuyla, ama yine görmezden gelirsin, yok gibi davranırsın. Sonra bir içki sofrasında tartarsın. Benim damadım içki sofrasından geçmişti. O da sarhoş olmasına rağmen beni eve kadar sırtında taşımıştı çünkü. Ama kızımın da onun da benden ödü kopardı. Aslında ben kızımı vermedim zaten. Damat üç yıl geldi gitti. Bir ara Çin'deydi. Oradan bile geldi. Benim dedem pehlivandı. Eniştem teyzemi istemeye geldiğinde güreşe tutuştular. Dedem adamı öyle bir yoğurdu ki adamcağız mahvoldu. Nikah tarihini de ertelenmek zorunda kaldı. Ama ben damadıma en büyük işkenceyi nasıl yaptım biliyor musun, kızı sonunda verdim. Gavurun oğlu da çeksin biraz.

İyi davrandım, unutturmadım
Hakkı Devrim: Benim kayınbabam çok çetin bir adamdı. Ben çok çektiğim için olacak, damadın işini çok kolaylaştırdım. Hatta hâlâ söylerim: "Unutma ki benim sana çok iyiliğim vardır" derim. Hakikaten de öyle. Çok konuşmayı sevmediği için neredeyse kızımı ona ben istedim. Ayrıca babalar, kızlarının yanında gördükleri erkekle kızlarının arasında özel bir şey olup olmadığını anlar. Birinde farklı bir şeyler olduğunu hissedersin. Ben kızımla damadımı bir yerde gördüm ve o zaman hissettim mesela. Meğer annesiyle ikisi bana söylememişler. Benim damadım öyle fazla konuşkan falan değildir, ama yine de ben bir şey anlattığımda çok komik bulmasa da güler. Bu iş biraz böyledir. Ama ben damattan tam teşekküllü rapor isteyen kayınpeder bile tanıdım.

Aslı E. Perker


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır