kapat

11.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )


ABD ekonomisinde yavaşlama

Likidite krizi bizi esir etti. Kasım ortasından bu yana sadece onunla ilgili yazıyoruz. Diğer konuları ihmal ediyoruz. Halbuki dünya ekonomisinde çok önemli gelişmeler oluyor.

Elbette ABD'den başlamak gerekiyor. Amerikan ekonomisi 1992 seçimlerinden hemen önce canlanmaya başlamıştı. Clinton'un başkanlık döneminde rekor kırarak tarihinin en uzun kesintisiz büyümesini yaşadı.

Fed başkanı Alan Greenspan son bir yıldır ekonomiyi soğutmaya çalışıyordu. Çünkü, üst üste yüzde 5 civarında büyüyen milli gelir işsizliği iyice düşürmüştü. Ücret ve maliyet artışları kaçınılmaz duruyordu.

1998 başında faizler yüzde 5.5 idi. Ağustos'ta Rusya krizi çıkınca, Greenspan faizi yüzde 4.75'e kadar indirdi. Böylece krizin kendi ekonomisine bulaşmasını engelledi.

2000'in başlarında faizleri hızla yüzde 6.5'a kadar yükseltti. Amacı, enflasyonist baskıyı ortadan kaldıracak şekilde ekonomiyi yavaşlatmaktı.

Tartışılanlar
Son bir yıldır iktisatçılar arasında en çok tartışılan konu, gelecek durgunluğun niteliği idi. Acaba sert mi olur? Yoksa yumuşak mı? Sert iniş, büyümenin eksiye geçmesi anlamını taşıyor. Yumuşak iniş ise yüzde 2-3 aralığına gerilemesi demek.

Orada da iyimserler ve kötümserler var. İlk grup, bütçe fazlasına ve faizlerin yüksek olmasına bakıyor. Bir resesyon ihtimali belirirse, bir yandan vergi oranları indirilir, diğer yandan faiz düşürülür, iç talep artar ve ekonomi toparlanır diyor.

İkinci grup borsanın, özellikle de teknoloji hisselerinin ağırlıklı olduğu Nasdaq'ın aşırı yükselmesine ve doların değer kazanmasına işaret ediyor. Borsadaki balonun sönmesi tüketim ve yatırımı, doların değer kaybı ise enflasyonu olumsuz etkileyeceğinden, iktisat politikası marjı o kadar geniş değil diyor.

Bu temalar başkanlık seçimi kampanyalarına da yansıdı. Cumhuriyetçiler daima ve her yerde vergi indirimini savunur. Gene öyle yaptılar. Demokratlar devlet borcunun geri ödenmesini istiyorlardı. Vergi indirimine sıcak bakmadılar.

Bush kazanınca, konjonktürden bağımsız olarak vergi indirimi gündemin en üstüne oturdu. Resesyon Cumhuriyetçilere vergi indirimi sürecini hızlandırmanın sağlam bir bahanesini de sağlıyor.

Öte yandan, yüksek faiz politikasının olumlu sonuçları da görülüyor. Üçüncü çeyrek büyüme hızı yüzde 2.2 çıktı. İki hafta sonra yayınlanacak dördüncü çeyrek sayısının da o civarda kalması bekleniyor.

Borsa da düşüşte. Nasdaq tepe noktasına kıyasla yüzde 50'den fazla kaybetti. New York Borsası da daha yavaş ama geriliyor. Son 1.5 aydır doların euro karşısında değer kazanması da tersine döndü.

Ne olacak?
Greenspan, sürpriz bir kararla geçen hafta faizleri 0.5 puan birden indirdi. Genellikle 0.25'lik kademeleri tercih eder. Hemen sorular uçuşmaya başladı. Acaba bir bildiği mi var? Ekonomi ağır bir resesyona mı gidiyor?

Faiz indiriminden önce, 2001 için konsensus büyüme tahminleri yüzde 3 civarında idi. Bu hafta büyük yatırım bankaları tahminlerinde revizyon yaptılar. En ünlülerden biri 2001 büyümesi için şimdi yüzde 1.2 öngörüyor.

Dikkatinizi çekerim. Büyüme hâlâ pozitif. Ama ekonominin alıştığı yüzde 4 ve üstündeki sayılara kıyasla ciddi bir düşüşe tekabül ediyor. Belki de inişin o kadar yumuşak olmayabileceği yönünde tereddütler artıyor.

Türkiye'nin döviz gelirlerinde ABD pazarının payı çok düşük. Bize doğrudan olumsuz etkisi marjinal kalır. Petrol fiyatları gevşerse, ithalatımız azalır. Esas etkisi AB üzerinden gelir. Onu önümüzdeki hafta ele alacağım.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır