Spor basınının usta kalemi Ahmet Çakır, 1996-2000 arasında Galatasaray'ı başarıdan başarıya koşturan Fatih Terim'i ve bu dört yıl boyunca olup bitenlerin perde arkasını yazdı: "O Bir İmparator"
Ahmet Çakır bu yazı dizisinde, kitabından yola çıkarak, İtalya'nın Fiorentina Kulübü'ne giden ve orada da başarılı olan böylesine kaliteli bir hocayı Galatasaray'ın (ya da Fenerbahçe'nin) nasıl elinden kaçırdığını anlatıyor.
İmparator'un Fenerbahçe'ye transferiyle ilgili gelişmeler arasında çok erken başladı. Onun yönetimindeki Galatasaray'ın durdurulamayacağını gören Aziz Yıldırım, 1997-98 sezonunun başında Löw'ü getirmeden önce Terim'e ekibiyle birlikte 4 milyon dolar önerdi.
Sarı Kırmızılı kulüpten 1 milyon dolar alan İmparator için bu büyük bir sıçrama anlamına geliyordu. Ama kabul edebilmek kolay değildi.
Ligin ilk maçında Sarı Lacivertli takım deplasmanda Çanakkale Dardanelspor ile golsüz berabere kalınca, bu rakam 6 milyon dolara çıktı. Ancak yine olumlu yanıt çıkması sözkonusu değildi.
Yakın tarihte Şadan Kalkavan-Selim Soydan ikilisinin söz konusu rakamı 10 milyon dolara kadar çıkardıkları ileri sürülen girişimin öncesinde de Fatih Terim ile Aziz Yıldırım arasında son derece tatsız bir olay yaşanmıştı.
Akmerkez'in altındaki ünlü Paper Moon'unda karşılaştıkları bir akşam yemeği sırasında Yıldırım, Terim'i masasına davet eder. İmparator'un gelmek istemeyişini bildirmesi sırasında tatsızlıklar olur ve iş Yıldırım'ın korumalarının silahlarına davranmalarına kadar varır.
Elbette ki bir süre sonra araya giren dostlar, bu tatsızlığın sürüp gitmesini engeller.
Ancak, İmparator'un, Sarı Lacivertli kulübün önerilerini, "Ben o kadar da profesyonel değilim" diyerek geri çevirişinin ardında kamuoyuna yansımamış böyle bir olay daha vardır.
Gitmek ya da gitmemek Fatih Terim'in yaşamında önemli bir yer tutmuştur. Fener'e gitmeyen Terim, "Bir yere gidemez" denmesine rağmen G.Saray'dan gitmiştir. İşte bunun öyküsü:
Galatasaray'ın UEFA Kupasını kazanıp ligde de 4'üncü kez üst üste şampiyon olmasının ardından, aslında pek de keyifli geçmeyen kutlamalarından birindeyiz. Başkan Faruk Süren, G.Saraylı bayan pop şarkıcısı ile dansetmekte. İmparator da eşiyle birlikte pistte.
Başkan keyifli görünüyor. Dans eden çiftler birbirlerine yaklaştıklarında, Fulya Hanım'a, "Eşin hiçbir yere gidemez" diyor. Bunu da, sevimli olmaya çalışarak, birkaç kez yineliyor.
Ancak gerek İmparator, gerekse eşi, o günlerde yaşadıkları karar verme gerilimi içinde bunu pek sevimli yanından alma rahatlığı içinde değiller. Tam tersine sanki başkan, İmparator'un bir 'çaresizlik' içinde olduğunu vurgulamak istermiş gibi görünüyor. Duyguların mantığın önüne geçtiği saatler yaşanmaktadır.
Fulya Hanım, "Başkan niçin böyle konuşuyor" diye soruyor İmparator'a. Cevap: "Bizi çantada keklik olarak görüyor ya..." Bunu duyunca Fulya Hanım şöyle konuşuyor: "Böyle yapacağına, 'Hocamızı çok seviyoruz, başarılarını alkışlıyoruz ve bizden asla ayrılmamasını istiyoruz. İşte sözleşmesi. Bu boş kağıdın üzerine istediği her şeyi yazabilir' dese iş biter." İmparator artık üzüntüsünü aşmış bir kararlılık içinde konuşur: "Biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz ama görüyorsun ki, olmuyor." Ayrılma kararı, o dakikada kesinleşmiş gibidir.
Terim'in gideceğinden haberi olan yöneticilerden biri de, II. Başkan Mehmet Cansun'du. Bu konudaki kararını 2000'in Şubat ayında vermiş ve kendisine de bildirmişti. Cansun da buna şiddetle karşı çıktığını söylüyordu.
Cansun ile Terim çok uzun yıllardır tanışıyor ve ailece görüşüyorlardı. Cansun, "Benden çok daha iyi bir Galatasaraylı" dediği İmparator'un göreve devamı için herhangi bir sözleşmeye ya da başka birşeye gereksinme duyulduğu inancında değildi.
Aralarında bu gibi konularda teklif olmadığının da sayısız kanıtı vardı. İmparator, Cansun'un Alfa Romeo arabasını çok beğenmişti. Cansun da, "Fenerbahçe'yi Şükrü Saracoğlu Stadı'nda yenersen araba senindir" demişti. G.Saray maçı kazanıyor, Cansun da sözünü hemen yerine getiriyordu.
Ancak İmparator, bu tür hoş şakaları ciddiye alacak çıkarcı düşünceye sahip biri değildi ve asla da olmamıştı. O nedenle, birkaç gün Alfa Romeo'nun keyfini çıkardıktan sonra, şoförüyle aracı gönderip Cansun'a geri vermişti.