kapat

CUMARTESİ EKİ
06.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Amsterdam'da düello
İki eski dost, biri İngiltere'nin en başarılı bestecisi Clive, öteki saygın bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini sürdüren Vernon... Ve ikisinin de ortak özelliği, bir zaman hayat dolu bir kadına, Molly'e âşık olmaları...

Soğuk bir şubat sabahı, genç yaşında hayata elveda diyen Molly'nin cenaze töreninde buluşurlar.

Molly, kocası dışında Clive ve Vernon ile de aşk yaşamıştır, ülkenin gelecekteki başbakan adayı, şimdinin Dışişleri Bakanı Garmony ile de...

Clive, yeni bir bestenin arayışı içindedir, Vernon ise tirajı düşüşe geçen gazetesi "The Judge"yi kurtarmanın telaşında...

Ve bir gün, bu "telaş"ı okur çoğunluğuna dönüştürmenin fırsatı geçer eline: Molly ile Garmony'nin ilişkisini belgeleyen fotoğrafları gazetesinin birinci sayfasına taşımak...

Bu noktada da hem benmerkezci bir ahlak anlayışı olan Clive ile hem de kendi kişiliğiyle "düello"su başlayacaktır:

Basın, özel yaşamın gizliliğine uymalı mı?

Bir başka deyişle, basının özel hayata nereye kadar dahli olabilir?

Genç İngiliz romancılarından Ian McEwan, Ülkem Gürpınar'ın Türkçesiyle Can Yayınları arasında çıkan "Amsterdam'da Düello" romanında, işte bu soruların yanıtını arıyor.

Şair Auden'in "Burada karşılaşan ve kucaklaşan arkadaşlar gittiler çoktan, hepsi kendi yanlışlarına" mısraları romanın bir özeti olarak okunabilir.

Fakat "herkes kendi yanlışını yaşıyor" olsa da kişinin kendine ait "özel hayatı" alanının toplumun "ilgisiz" kesimlerince paylaşıma açılması ne derecede doğru?

Romanın satırları arasında dolaşan "güç, keder, aşk, kuşku, politika ve cinayetin karanlık dolambaçları"ndan çok, Genel Yayın Yönetmeni Vernon'un meslek hayatını irdelediği bölümler heyecanlandırdı beni.

Ve bir gazeteci olarak düşündüm, Vernon'un konumunda bulunsaydım, nasıl davranırdım acaba?

Bu yüzden de öncelikle gazetecilerin, özellikle de "gazete mutfağı" içindekilerin okumaları gereken bir roman "Amsterdam'da Düello"... 1998 yılında Booker Ödülü'nü alması ise romanın bir başka referansı...

Mahpus damı
Evlilik buydu, bir mezar, kendinden güçlü bir iyi ve doğru olanı yapma isteği ile sabahın üçünde insanın aptal konumuna düşmesine neden olan berbat bir hapishane.

John Fante

HAFTANIN KİTABI: DENİZ HAMAMLARI
Osmanlı denize küskün müydü? Yoksa, üç yanı denizle çevrili olan ve nice denizlerde hüküm sürmüş bu devlet denizleri ve okyanusları yalnızca zafer peşinde koşan kadırgaların savaş oyunları oynamasına, zaferler kazanıp ülkeler fethetmesine olanak sağlayan bir su yolu olarak mı görüyordu?

İşte bu soruların ardına düşen Burçak Evren, İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlanan "İstanbul'un Deniz Hamamları ve Plajları" kitabında Osmanlı'nın çarşı hamamlarından deniz hamamlarına geçişinin gayri resmi tarihini anlatıyor.

Evren, sekiz bölüm olarak tasarladığı bu tarihin çehresini şu ana başlıklarla aydınlatıyor:

Osmanlı'nın denizle ilk flörtü, denize ilk giren padişah, ilk deniz hamamları ve bunlarla ilgili nizamnameler, türleri ile yapıları, İstanbul'un plajları, plaj oyunları, adap ve erkânı, deniz giysileri, denize girmenin ve güneşlenmenin katı kuralları, edebiyatımızda plaj ve kadın...

Evren'in de deyişi ile "çarşı hamamlarının cehennemi sıcaklığını, dört bir tarafını çeviren denizin o serinleticiliğine tercih eden bir toplum"un yaşam biçiminin aynası niyetine hem okunabilecek, hem zengin görsel içeriğiyle bakılacak bir çalışma...

Bir şair Ahmet de eksik olsun...
Şair Cemal Süreya on bir yıl önce, 9 Ocak 1990'da aramızdan ayrılmıştı. Cemal Süreya, "Seber" olan soyadını şiirlerinde hiç kullanmadı. Hatta "Süreyya"daki iki "y"den birini de 1956 yılında yayımlanışının ardından, ilk kitabı "Üvercinka"da da yer alan "Elma" başlıklı şiirinin son mısraı olarak yazdıktan sonra attı.

Şöyle idi bu mısra:

"Adımın bir harfini atıyorum."
İlhan Berk de ilk şiir kitaplarından "Güneşi Yakanların Selamı", "Türkiye Şarkısı" ve "Günaydın Yeryüzü"nde adının başında "N" harfini eksik etmemiştir.

Necati Cumalı ise ilk şiirini 1939 yılında Urla Halkevi'nin dergisi "Ocak"ta "Ahmet Necati" adıyla yayımlar.

Bir de bakar ki çevresinde "Ahmet" adında birçok şair bulunmakta:

Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmed Arif, Ahmet Oktay, Ahmet Köksal...

"Bir Ahmet eksik olsun" diyecek ve daha sonraki şiir ve yazılarına imzasını "Necati Cumalı" olarak atmaya başlayacaktır.

ŞAİR DİYOR Kİ
Özkan Mert Bodrum

Gözlerin menekşelenmiş, belin terlemiş

Haydi, anana söyle bir yalan

Sarı lokum dizdim eteğine

Bir ısırayım diye dudağından

KENTLERİN SENFONİSİ
(Boyut Dosya Yayınları)

HAFTANIN KARE ASI
* Hayat Dolu: John Fante (Parantez)

* Kullar ve Sultanlar: Çetin Altan (İnkılâp)

* Orhan Veli: Memet Fuat (Adam)

* Günahsız: İbrahim Altun (Gendaş)

HAFTANIN VİTRİNİ
Sansür

24 yazar

(Kitle Yayınları)

Düşkıranlar

M.Sadık Albayrak

(Ceylan Yayınları)

Hüzünlü İntermezzo

Kriton Dinçmen

(Scala Yayıncılık)

Bodrumdaki Sır

Norah Mc Clintock

(Bulut Yayınları)


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır