Bülent Kayabaş, Haluk Bilginer, Sanem Çelik, Uğur Polat, Ali Sürmeli, Taner Barlas ve Tanir Birsel'ın başrollerde oynadığı "Filler ve Çimen", bu Cuma 26 sinemada birden gösterime girdi. "Tabutta Rövaşata" filmiyle tanıdığımız yönetmen Derviş Zaim'in ikinci filmi olan "Filler ve Çimen", Antalya Altın Portakal film festivalinde en iyi yönetmen, en iyi kadın oyuncu (Sanem Çelik), en iyi yardımcı erkek oyuncu (Ali Sürmeli) en iyi kurgu, en iyi sanat yönetmeni (M. Ziya Ülkenciler) ve jüri özel ödülünü kazandı.
Neden Susurluk ya da derin devlet konusunu işlediniz ?
Altın madeni çünkü. Öyle girift ya da enerji dolu bir yapısı var ki konunun, tartışmak istediğim başka şeyleri tartışabilmek için ideal bir fon oluşturuyor. Olup bitenlerin niteliğini düşünürseniz insana dair bir şeyler anlatabilmek adına çok büyük bir platform sağlıyor. Bu enerjiyi alıp zembereğini kurduğunuz zaman insana dair geniş ve daha derin anlatabilme imkanı oluyor.
Esas derdiniz derin devleti değil insanı anlatmak, öyle mi?
Belli koşullar altında insanın gidebileceği uçları, boyutları.
Susurluk konusunda kaynak okudunuz mu?
Köşe yazılarından dizi yazılara, kitaplara varıncaya kadar olabildiğince okumaya çalıştım ama onlardan ibaret bir senaryo değil. Onlardan yararlandım ama olayları tanınmayacak hale de getirdim.
Başınıza bir şeyler gelir diye mi açık olmayı tercih etmediniz?
Yoo, ama daha zengin bir dokuma sağlar size. O zaman spekülasyonlara açık hale gelir film. Çözülmemiş bir durumu anlatıyorum, çözmeye çalışıyorum dersen başka tartışma çıkar.
Bir belge filmi yapmadınız...
Hayır. Başka bir açıdan yaklaştım. Amerikan tarihine komplo teorileri yaparak yaklaşan filmler vardır. Benim böyle bir niyetim yok. Benimki çok sübjektif bir film. Zaten filmde objektiviteye inanmam. Tarihte de inanmam.
Bildiklerimizden ne farkı var?
İnsanı, şeytanlığında ve melekliğinde yakalayan çok iyi bir film. Çoğu insan bu kadar kuşbakışı görmüyor olayları. Susurluk'un bir köşesini görüyoruz ama bütünleyici bir bakış açısı yok. İşte sanat eserinin yapmaya çalıştığı şey budur. Film Susurluk'la ilgili her şeyi aydınlığa kavuşturacak gibi bir iddiam yok. Bu polisin işi. Susurluk'la ilgili yeni ne getiriyor derseniz, Arena programlarıyla beni aynı kulvara sokarsınız. Benim işim değil. Benim işim insanlar.
Ana teması ne?
Büyük bir yalan var. 'Mış gibi' yapmak. Herkes neyin nereye gittiğini biliyor. Ama hiç kimse bir şey yapmıyor ya da yapamıyor. Bankalar operasyonu bilinmiyor muydu? Çetin Altan, Uğur Mumcu 30 sene önce yazdılar. Perde arkasında birini aramayalım. Herkes suçlu. Köşeye sıkışmış insanı anlatıyorum. Ayrım yapmıyorum. Bakan da katil de fakir maratoncu da polis de köşeye sıkışmış durumda.
Karakterler şeytan - melek diye fazla keskin ayrılmıyor mu?
Bence siyah-beyaz yok, gri var. Sakat ağbi bencil mesela. Kızın başkalarıyla görüşmesini istemiyor. Maratoncu kız çalıştığı fabrikadan silgi çalabiliyor.
Devede kulak kötülükler...
Herkesin kötülüğü olanaklarıyla sınırlı.
Ağır klişeler var filmde. Kasten mi yaptınız?
Klişeler ekonomize etmeye yarar. Altı ayrı grup var. Hepsini bir çırpıda anlatmak gerek. Klişeyi "kitsch" olması için kullanıyorum. Bu ülkenin yaratacağı en büyük sanat kitsch'den çıkacaktır. O nedenle zevksizlik bu ülkeyi anlatırken kullandığım ögelerden.
MUTLU TÖNBEKİCİ