Gazeteci neden anlar?.. Soruyu şöyle soralım; gazeteci her şeyden anlar mı? Veya anlamalı mı?
Her konuda ukalalık yapanlara bakmayın. Gazetecinin her konuyu bilmesi gibi bir zorunluluk yok. Zaten buna imkan da yok. Bırakın gazeteciyi, mesleği, görevi ne olursa olsun, hiç ama hiç kimse herşeyi biliyorum iddiasında bulunamaz.
Peki bir gazeteci neleri bilmeli?
Kuşkusuz temel konularda bilgi sahibi olmalı..
Ekonomi, siyaset bilimi, sosyoloji, tarih, hukuk gibi konularda mutlaka ama mutlaka eğitim almalı..
Üstüne bir veya birkaç dal seçerek o konularda yoğunlaşmalı.
Örneğin dış politika gibi, sağlık gibi, eğitim gibi, kültür sanat gibi.
Doğrusu bu.. Gazeteciliğin evrensel normları da bunu söylüyor..
Ama öyle konular, öyle bilgiler vardır ki ne kitaplar yazar, ne de yaşam boyu karşınıza çıkar.
Ülkelerin kendine özgü koşulları, kendine özgü haberleri, kendine özgü uzmanlık dallarını oluşturur.
Bir Türk gazeteci ile bir Hollandalı gazetecinin bilgi dağarcığı birbirinden çok farklıdır..
Türk gazeteci düşük yoğunlukta savaşın ne anlama geldiğini bilir.
Hollandalı bilmez..
Türk gazeteci domuz bağını bilir..
Hollandalı bilmez..
Türk gazeteci domuz bağıyla bir insanın kaç günde öleceğini bilir
Hollandalı bilmez.. Türk daha neler bilir?
Makarof ile Kaleşnikof arasındaki farkı bilir..
Depremin büyüklüğü ile şiddeti arasındaki farkı bilir.
7.4'lük deprem ile 7.2'lik deprem arasındaki farkın 0.2 kadar küçük olmadığını bilir.
Fay hattını da bilir. Bayram tatilinde kaç kişinin trafiğe kurban gideceğini de
Çapraz ateşi de bilir, cep telefonundan nasıl bombalı tuzak yapılacağını da..
İşin kötüsü bunları öğrenmek için hiçbir çaba harcamamıştır. Ülkenin gerçekleri bunları bilmesini gerektirir..
Diyelim ki, bir yere veya kişiye silahlı saldırı düzenlendi.
Gazetecinin görevi saldırıyı düzenleyen kişi veya grubu araştırmak değil mi? Sizi yönlendirmek kendi propagandasını yapmak isteyen o kadar çok örgüt çıkar ki ortaya..
Gazetelerin, televizyonların telefonları susmak bilmez.
"Saldırıyı bilmem ne adına bilmem ne için yaptık falan filan."
Gazeteci çaylaksa mal bulmuş gibi atlar üzerine.. Ardından bir telefon daha, "Saldırıyı biz düzenledik.."
Bu kez karşınızda başka bir örgüt vardır. O da saldırıyı üstlenir.. İşin işinden çık çıkabilirsen.
Ama gazeteci 20-25 yıldır Türkiye'de görev yapıyorsa tuzağa düşmez..
Telefon açan militana, saldırıda kullanılan silahın türü, kaç el ateş edildiği, kurşun atma mesafesi gibi teknik ayrıntılar sorar. Militanın verdiği bilgileri polis raporları doğrularsa saldırıyı o örgüt düzenlemiştir. Bilgiler yanlışsa örgüt sizi kullanıyor demektir.
Bunları Hollandalı gazeteci bilmez, Türk gazeteci bilir..
Daha mı?
6 katlı bir inşaatın temelinde kaçlık demir kullanılacağını bilir. Çünkü ülkesinde küçük depremlerde bile dev bloklar yerle bir olmaktadır.
Sonra...
Enlasyonu da iyi bilir, hesabını da.. Borsa mı, döviz mi, repo mu? Hangisi ne zaman kazandırır anında söyler..
Sonra..
Sonrası çok. Bunları sadece gazeteciler mi bilir? Hayır.. Bu ülkede yaşayan yaşı da 35-40'a gelmiş her Türk bilir. Çünkü bunlar Türkiye'de yaşamının vazgeçilmez parçalarıdır.
Akşam sohbetleri cezaevleri üzerine kurulur, günlerce Hizbullah'ın vahşetleri konuşulur. Kendini yakan militanın ruh hali analiz edilmeye çalışılır.
Peki bunları bilmek iyi mi kötü mü?
Kötü.. Yaşayarak öğrenmek daha da kötü..
Peki, Türk gazeteci ne bilmez?.
Valla klasik müzikten anlamaz.
Bach yılı onu hiç ilgilendirmez. Dede Efendi uyutur, Vivaldi çıldırtır..
Sanattan hoşlanmaz, tiyatro sevmez, konsere gitmez.
Bu tür haberler de gazetelerde işte bu yüzden pek yer almaz.
