kapat

27.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Dilek

Ramazan Bayramı'yla yeni yıl üstüste gelince kutlamalar ve dilekler doğal olarak birleşti.

Herkes birbirine bayramda ve yeni yılda sağlık, mutluluk, başarı diliyor.

Bunlara katılmamak mümkün mü?

Elbette ben de bütün okurlarıma sağlık, mutluluk, başarı, huzur diliyorum.

Ama benim dileklerim bunlarla bitmiyor.

Son günlerde dilime takılan, arkadaşlarımla paylaştığım ve hep tekrarladığım üç dilek şöyle:

Çözebileceğim sorunlar için kuvvet;

Çözemeyeceğim sorunlar için sabır;

Ve bu ikisini birbirinden ayırabilmek için de akıl diliyorum.

Bu dilekler herkesten önce kendime yönelik. Çünkü belki bu meseleleri birbirinden ayırdedebilen, başlarını durup durup dururken kayalara vurmayan insanlar da yaşıyordur toplumumuzda.

Onların bu dileğe ihtiyacı yok.

Ama benim var.

***

Neden mi? Çünkü; bu toplumda şiddet artmasın, uzlaşma kültürü gelişsin, laiki dindarı, alevisi sünnisi, solcusu sağcısı, Türkü Kürdü bir arada hoşgörü içinde yaşasın diye tutturmak yanlışını yaptım.

Bunun sanki benim gayretimle olabileceği hayaline kapıldım.

Gazetedeki köşemde şiddete karşı kampanya açtım: 400 bin imza toplayıp Cumhurbaşkanı'na götürdüm.

Kimseyi kimseye karşı kışkırtmadım.

Hayatım boyunca yasadışı bir örgüte yakın durmadım, destek vermedim.

İtiraflarda bulunan siyasiler gibi geçmişimde silahla, bombayla, eylemle hiç bir ilişkim olmadı. Hep sanatla, kültürle, müzikle ilgilendim.

Türkiye'yi uygar, gelişmiş, hoşgörülü, demokratik bir ülke olarak görme düşünü kurdum.

Bu ülke insanlarının birbirine nazik davranmasını özledim; kibar, geleneklerine saygılı, sanata kültüre önem veren, değerler sistemini yerli yerine oturtmuş bireyler olmasını arzuladım.

Gün oldu; idam cezasına karşı çıktım. (Sivas'ta arkadaşlarımı yakanların bile ölüm cezası almasını eleştirdim. Çünkü hiç kimsenin ölümünü isteyemezdim.)

Gün oldu; bu toplumda haram ve helal kavramlarını yitirmenin nelere mal olduğunu yazdım.

1996 yılında ölüm oruçlarının durdurulmasına katkımız oldu. Hürriyet gazetesi, manşetinde "İşte bunlar kurtardı!" diye övdü bizi.

2000 yılında ölüm oruçlarını durdurmak için yine görev düştü. Bu kez, daha önce bizi övmüş olanlar kızdılar.

Aydın da değilim, alim de, önder de, kurtarıcı da!

Aczimin farkındayım. Sadece tutarlı bir biçimde şiddete karşı çıkıyorum.

Her türlü zulmü, insafsızlığı kınıyorum. Bu topluma, unuttuğu "merhamet" kavramını hatırlatmaya çalışıyorum.

Besteyle, yazıyla, filmle, kitapla daha düzeyli, daha onurlu yaşamanın mümkün olduğunu hatırlatmaya uğraşıyorum.

Ama Türkiye tersine gidiyor. Yıllardır uğruna mücadele ettiğimiz ne varsa, hepsinin hızla gerilediğini görüyorum.

Ve iyice anlıyorum ki gücümü boşuna harcıyorum. Boşuna kızıp, sinirlenip, hayatı zehir ediyorum; hem kendime hem yakınlarıma.

Çünkü bu sorun benim gücümün dışında.

Dolayısıyla; çözemeyeceğim bu sorunlar için sabırlı olma yolunu seçiyor ve tasavvuf düşüncesinin ısrarla vurguladığı sabır olgusunun önemini yeni baştan kavrıyorum.

Vakti gelmeden hiç bir çiçeğin açmayacağı gerçeğini yüreğimin derinliklerinde duyumsuyorum.

***

Sizlere de bu bayram gününde, çözebileceğiniz sorunlar için kuvvet, çözemeyecekleriniz için sabır ve bunları birbirinden ayırabilmek için akıl diliyorum.

Bayramınız kutlu olsun!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır