kapat

Pazar Eki
24.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yeni nesil babalık zor
Genelde çocuklar neyin bizi rahatsız ettiğini bilmiyor. Çocuk bardağı kırıyor. Yeni öğrendiğimiz yöntemlerle duygumuzu söylüyoruz: "Bardağı alıp kırdığın zaman bu beni üzüyor." Çocuk şöyle düşünüyor: Peki bardağı kırdığım zaman sana ne oluyor?

Taylan Büker (Baba): Dört yaşında bir kızım var. Merak ettiğim şey şu: Bir kız çocuğuyla babanın ilişkisi nasıl olmalı? Baba çocuğuna ne kadar vakit ayırmalı?

Erçin Kimmet (Uzman): Birlikte geçirilen zamanın uzunluğundan çok, o zamanın ne kadar etkin kullanıldığı önemli. Genelde Türkiye'de babaların çocuklarıyla geçirdiği zaman çok kısıtlı. Çocukla üç saat geçiriyorsunuz diyelim, ama o üç saati tamamen ona mı ayırıyorsunuz, yoksa televizyon mu seyrediyorsunuz. Bir de bu etkinliğin içinde hem babanın hem de çocuğun kendini nasıl hissettiği önemli.

T.B: Ben birebir çocuğuma konsantre olup çocuğumla ilgileniyorum. Ama çoğunlukla neler yapmak lazım çocukla?

E.K: Mesela kitap okumanın, oyun oynamanın öğretici olduğunu biliyoruz. Bu o yaş grubuyla, o çocuğun ihtiyaçlarıyla ve sizin orada yapmak istediklerinizle çok bağlantılı. Çocuğunuzla birlikte neyi yapmaktan zevk alıyorsunuz? Ayrıca çok kısa anlarda yapabileceğimiz çok basit şeylerle çocuğun gelişimine faydalı olabiliyoruz... Diyelim ki 3 yaşında bir çocuk var. Ona "bardağı getir" diyebilirim ya da şöyle söyleyebilirim: "Siyah çantanın yanındaki kırmızı bardağı bana getirir misin?"

T.B: Biz anne baba olarak çocuğumuz için hep eğitici oyuncaklar seçmeye çalıştık. Ama onun daha fazlasını öğrenmesi için zorlamıyoruz

E.K: Belki de en önemli şeylerden biri bu: Çocuktan yaşına uygun beklentiler içinde bulunmak. Beklentin eğer çocuktan yaşına uygun değilse şu durum oluyor: "Ben ondan bekliyorum, o yapamıyor." Bu durumda çocukla olan ilişki bozuluyor. Ayrıca çocuk yapamadığı için kendine güvende zorluk yaşıyor.

T.B: Çocuğumuz doğduğundan beri çeşitli kitaplardan yararlanıyoruz. Ben mesela yanlış bir tepki veriyorsam, eşim bunun yanlış olduğunu okumuşsa beni uyarıyor.

E.K: Burada ufak bir zorluk var: Çocuk gelişiminde tutarlı olmak diye bir kavramdan banhsediyoruz ama bu bazen yanlış anlaşılıyor. Tutarlı olmak şu: Aynı koşullar altında, aynı davranışı göstermek. Anne ve baba arasında tutarlılık adına bazen 'ben nasıl davranıyorsam sen de öyle davran' gibi bir tutum ortaya çıkıyor. Oysa tutarlılıktan kasıt bu değil.

T.B: Bizde herkes kendi tarzını, kendi ağırlığını koyuyor. Bir şeye ben hayır dedimse o hayır oluyor. Yanlışsa eşim beni sonra uyarıyor.

T.B: Ben kızımın bir şey yapmasını istiyorsam, "şunu yaparsan çok mutlu olacağım" mantığıyla davranıyorum.

E.K: Ama eğer çocuk karşımızda istemediğimiz bir hareket yapıyorsa öncelikle neyin bizi rahatsız ettiğini biliyor olması lazım. Çocuk bardağı kırıyor. Yeni öğrendiğimiz yöntemlerle duygumuzu söylüyoruz: "Bardağı alıp kırdığın zaman bu beni üzüyor." Çocuk şöyle düşünüyor: Peki bardağı kırdığım zaman sen neden üzülüyorsun? Bunu da açıklamak lazım.

T.B: Kızımızın ileride tutturma gibi problemleri de olabilir. Zaten ara ara ağlama testleri yapıyor.

E.K: Babanın para gücü ya da fiziksel gücü var. Çocuğun ise ağlama gücü. En çok da alışverişte oluyor. Diyelim ki çocuk ısrarla bisiklet istiyor. Fakat para yetmiyor. Aile içinde toplantılar yapılıyor. Her toplantıyı başka biri yönetiyor. Bir seferinde anne, diğerinde baba, bir diğerinde de çocuk. Maaş çocuğun önüne veriliyor. İhtiyaç listesi de. Sen hesabı yap deniyor. Çocuk bisikleti üç hafta sonraya erteliyor.

T.B: Kızım herhangi bir ağlama durumunda o isteğinin yüzde 100 yapılmayacağını kesinlikle biliyor. Ağladığı zaman onu odasına götürüyoruz. Ağlaması bitince kendi çıkıyor.

E.K: Tabii şöyle bir şey de var: Ağlama bir rahatsızlığın tepkisi. Ağlayan bir çocuğa yapılabilecek en iyi şey, onun ne hissettiğini duymak. Biz genelde çocuklara ya biz rahatsızken ya da çocuk rahatsızken eğitim veriyoruz. Evde top oynuyor, "Bak evladım evde top oynanmaz" diyoruz. Eğitimde önemli kurallardan bir tanesi şudur: Bir kişi rahatsızsa ben ya da karşımdaki çocuk, bu ortamda eğitim, öğrenme olmuyor. Çocuk istemediğiniz bir şey yaptığında onu suçlamak yerine kendinizi ifade edeceksiniz. Ne hissediyorsanız onu söyleyeceksiniz.

T.B: Peki mesela çocuk yolda karşıdan karşıya pat diye elinizden kaçıp geçiyor. Ne yapacağım?

E.K: Bir davranışı çocuğa kazandırmak için öncesinde, esnasında ve sonrasında yapılması gerekenler vardır. Öncesinde yapacağınız şey örnek olmak. Ben çocuğuma vuruyorsam onun kardeşine vurmaması için çok daha fazla çaba sarfetmem gerekiyor. Olay esnasında ise şu söylenebilir: "Sen benim elimi bırakıp karşıya geçtiğin zaman bana ne oluyor biliyor musun?" İşte onu anlatmak lazım. Nasıl korktuğunuzu anlatın. Tepkisiz kalmaktan bahsetmiyorum.

T.B: Ben çocuğumun ileride her şeyi kendi başına yapmasını istiyorum. Ben öyle yetiştim ve şimdi her işimi kendim görebiliyorum. Dolayısıyla kızıma fazla müdahale etmiyorum.

E.K: Belli bir yaştan sonra çocuk kendi başına pek çok şeyi yapar hale geliyor. Size olan bağımlılığı sona eriyor. Çocuğun size yakın bir yerde oyun oynaması güvenlidir, ama babalık, çocuğunuz sokakta oynarken onun orada düşme riskine rağmen yine de evde bulunabilmektir. Bazı çocuklar vardır babasına sormadan ne ev alabilir, ne araba alabilir, karar veremez. Çocuk evde karar verebilmeli, kararlara katılabilmeli, kendi başına bir şeyler yapabilmeli. Mesela çocuk ayakkabı bağlamaya başladığı yaşa geldiğinde "Tamam tamam ben yaparım" dememelisiniz.

Aslı E. Perker


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır