kapat

Pazar Eki
24.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Onlara bu hafta bayram
Çok iyi biliyoruz ki bayramda çoğunluk tatile falan gitmiyor, birbirini ziyaret ediyor. Anneanne köfteleri pişiriyor, torunlar etrafı dağıtıp dedelerinden harçlıklarını bekliyor. Yani filmin sonu mutlu bitiyor. İşte o filmin kahramanlarından örnekler

Hamarat Anneanne / Babaanne
Mönü asla değişmez. Köfte, pilav ve patates kızartması! Aslında son derece becerikli bir kadındır anneanne ya da babaanne, ne iç pilavlar ne mumbar dolmaları yapabilir ama torunlar mutlu olsun diye bu üçlemeden asla vazgeçmez. Çünkü hakikaten garanti bir üçlemedir. Torunların anne babaları mutlu olsun diye zeytinyağlı yaprak sarması da eklenebilir mönüye. Anneanne bütün bu yemekleri daha arife gününde hazırlamış, buzdolabına koymuştur. Aynı şekilde yemek masası da akşamdan hazırlanmıştır. Peçeteleri özene bezene katlayarak... Bayram günü, en cicilerini giyer, sanki hiçbir şey yokmuş gibi oturma odasına geçer ve bulmaca çözer. Başka ziyaretçiler geldiyse onlara torunlarını, oğlunu, kızını bıktırana anlatır. Onlar ise gelmek bilmez! "Acaba yemekleri pişirmeye başlasam mı" diye hop oturup hop kalkar. Bazen bunu yapar da! Sonuç: patates kızartmaları soğur, torunlar homurdanır, anneanne buna çok üzülür

Heyecanlı Dede
Hiç belli etmez ama bayram günü aslında en şen olan dededir. Umursamaz tavırlarla evde dolaşır ama ikide bir de şunu sorar: "Neriman! Gidip helva alayım mı? Bunlar baklava yemez belki... Neriman, gidip bir şişe kola daha alayım mı? Yetmez belki... Neriman gidip..." Neriman Hanım her seferinde "Otur, hepsi var" der ama dedenin içi içine sığmaz. Bayram namazından sonra kime ne kadar bayram harçlığı verilecek, hepsini hesaplar. Az gelir ekler, sonra da çok gelir çıkarır. Kırk kere Neriman Hanıma sorar. Herkes gelmeden 10 dakika önce dede ve Neriman Hanım manasız bir mevzu yüzünden atışır. Torunlar hafif ağlamaklı karşılanır ama gözyaşları için "hasret yüzünden" denilir.

Huysuz Gelin
Yemek için kimin annesine gidilecektir, her bayram pazarlık konusu olur. O nedenle bayramın birinci günü, kahvaltı hafif elektrikli geçer. Huysuz gelin "Necmi, annenle konuştun mu? Bizi yemeğe bekliyorlar mıymış" sorusuyla konuya girer. Hayatından bezmiş Necmi tabii ki konuşmamıştır annesiyle. Birden saçma sapan bir tartışma başlar. Yarım saat sonra birinci gün kız tarafında, ikinci gün erkek tarafında olmak üzere anlaşırlar. Babaanne bu işe çok bozulur ama çaktırmaz. Fakat ne tesadüftür ki huysuz gelinin ikinci gün feci surette başı ağrır. Gitmemek için her tür numarayı yapar ama Necmi bu sefer ağırlığını koyar ve tartışmaya mahal vermez. Gelin de haklıdır aslında çünkü babaanne bir bulaşık makinesi hâlâ almamıştır, bütün bulaşıklar gelinin elinden öpecektir.

Alakasız damat
Varlar mı yoklar mı belli değildir. Öyle bir yerleşirler ki koltuğa sanırsın felç geçirmiş. Masayı kurmak için yardım edeyim, suyumu da kendim gidip alayım, çocuklarla biraz da ben ilgileneyim, kayınpederin de sohbet ihtiyacını gidereyim... Hiiç umurlarında değildir. Huysuzluk da yapmazlar, ellerinde uzaktan kumanda, görevini yapmış bir adamın gönül rahatlığıyla boş boş televizyona bakarlar. Huysuz gelin buna da sinirlenir tabii ama bayram diye ses çıkarmaz. Fakaaat... Eve gidince dayanamaz, söylenir de söylenir. Huysuz işte...

Pis torunlar
Bunlar bayram günü daha bir azarlar. Önce bir harçlık meselesi olur. Anne babanın verdiği pek tatmin etmez onları. Ailedeki en cömert dayının ya da eniştenin kim olduğu hemen saptanır ve ışık hızıyla kuzenler birbirlerine bildirir. Söz konusu enişteden önceki hiçbir ziyaretin, hiçbir bayram harçlığının anlamı kalmamıştır artık. "Nezman gitçeez" diyerek anne ve babalarının beyinlerini hacamat ederler. Sonunda o cömert enişteye gidilir ve pis torun huzura erer. Akşama ise bütün pis torunlar babaannenin evinde bir aradadır. Evi dağıtmak üzere kurulmuş robotlar gibi dalarlar içeri. Önce paralar sayılır. Sonra yemek yenir ve sonra evde oynanmayacak ne kadar oyun varsa hepsi oynanır. Baş oyuncu tabii ki dededir. Babaanne acı-tatlı bir gülümsemeyle onları ve kırılıp dökülenleri izler.

Tatilciler
Kapağı Bodrum'a, Marmaris'e, yurtdışına bir yerlere atmışlardır atmasına ama millet birbirine "Bayramınız kutlu olsun" demeye başladığı anda bir şeyler için için kemirir içlerini. Birden kendilerini kötü hissederler ve telefona sarılırlar. O nedenle bayramın birinci günü bütün akrabalara telefon ederek geçer. "Bayram mayram umurumda değildir" diyen nice Türk evladı bu hassas anda bayramlaşma hezeyanına girer.

Önüne gelen bütün personelin bayramını kutlar, ellerini sıkar, fırsat bulabilirse yanaklarından öper.

Vicdan rahatlatmayla geçen birinci günden sonra her şey normale döner.

Kapıcılar
Eğer köylerine gidememişlerse bayram günü kapıcıların delirme günüdür. Çünkü ne geleni gideni kontrol edebilirler, ne de oturup iki kelam edebilirler kendi misafirleriyle... Çünkü eksikler hiç bitmemiştir, birileri onları sürekli bakkala gönderip durur. Öte yandan bayram sıkı bir dedikodu malzemesi de olur tabii onlar için. "İki numaranın çocukları yine gelmemiş, bütün gün dırdırlanır, beş numaranın damadı arabayı değiştirmiş ama farını kırmış, üç numaranın kızı Amerika'dan gelmiş ama yanında zenci bir çocuk da getirmiş, annesi düşmüş bayılmış" gibi mevzular kapıcı bayramlarına ayrı bir tat katar.

Mutlu Tönbekici


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır