Bugün, en önemli müttefiğimiz ve büyük stratejik ortağımız olan ABD'nin Ankara büyükelçisi Robert Pearson'a, yeni bazı sorular soracağız.. Başlayalım:
"Sayın büyükelçi; bildiğiniz gibi Amerika'da CAIR isimli bir kuruluş var. CAIR'in açılmış şekli Amerika-İslam İlişkileri Konseyi.. Ve ülkenizin Dışişleri Bakanı, bu yıl da Ramazan nedeniyle topraklarında yaşayan Müslümanların temsilcilerine bir iftar yemeği verdi.. Ama bu işte iki çok önemli gariplik yaşandı.. Bunlardan, Amerika'da yaşayan Türk-Amerikalı toplumu da, bizler de çok rahatsız olduk..
Birincisi; bu iftara hiçbir Türk davetli değildi.. Büyük çoğunluğu Müslüman olan Türk-Amerikalılar burada temsil edilmedi.. Meydan kimileri fanatik dinci Araplar'a bırakıldı.. Sizin bakanlığınız buna gerekçe olarak, Türkiye'nin laik bir ülke olduğunu ve bu nedenle de Türklerin katılmak istemeyeceklerini düşündükleri gibi, saçma sapan bir neden yüzünden davet edilmediklerini açıklamaya çalıştı.. Bundan sonraki Ramazan davetinde, sizin de baskınız ve katkınızla, bu yanlıştan dönüleceğini ve Türklerin de orada temsil edilme imkanına kavuşacaklarını umuyoruz..
İkincisi; CAIR temsilcisi İbrahim Hooper, bakanınız Madeleine Albright'a bir mektup verdi.. Mektubunda, Türkiye'deki durumu, Rusların Çeçenistan'daki Müslümanlar'a yaptıkları kıyım ile kıyaslayan ifadelerin de yeraldığı bu seviyesiz, yalan dolu mektuba, eğer orada Türk toplumunu temsil eden birileri olsaydı, mutlaka layık olduğu cevabı vereceklerdi.. Ama olmadı.. Bilmem anlatabildik mi sayın Büyükelçi?
Bu arada, geçen gün size, Dışişleri Bakanlığı'nızın dil okulunda neden PKK'nın yayın organı MED TV kullanılıyor diye bir soru yöneltmiştik.. Cevap vermediniz.. Neden? Susma hakkınızı mı kullanıyorsunuz?
Kariyerden diplomatsınız, bizden çok daha iyi bilirsiniz ki, bir büyükelçinin görevi, gittiği ülke ile başkenti arasındaki ilişkilerin zedelenmemesi ve daha iyi bir duruma getirilmesini sağlamaya çalışmaktır.. Öyle değil mi? Belki yukarıda sözünü ettiğimiz hususlar, iki ülke arasındaki büyük meseleler yanında, çok küçük meseleler.. Ama, sineğin küçüğü de mide bulandırır sayın Büyükelçi... Umarız, bunun düzeltilmesinde de katkılarınız olur..."
Ama bu, tek başına yeterli mi? Hayır değil.. İşler bununla kalmamalı..
Ceza yasalarımız A'dan Z'ye yeniden düzenlenmeli.. İnfaz yasası garabeti ortadan kaldırılmalı.. Geçenlerde bir hakimin TV ekranlarında söylediği gibi, pankart asana 15 yıl hapis cezası verilen tek ülke herhalde biziz.. Bu pankartları asan 18 yaşındaki çocuklarımızı, cezaevlerinde terör örgütünün kucağına atan da biz..
Cezaevleri operasyonları, bu bakımdan, hukukun yeniden yapılanması açısından, Türkiye'nin eline geçen çok büyük şanstır..Çıkartın büyüteçlerinizi alın ülkemizdeki hukuk uygulamalarını merceğin altına.. Ve bütün bozuklukları düzeltin.. Çağdaş, uygar ve ileriyi görebilen yeni bir hukuklaşma süreci başlatmalı Adalet Bakanı Türk.. Hukuku, guguk olmaktan çıkartmak zorundayız.. Hem de elbirliği ile.. Hem de mümkün olan en kısa sürede..