Gerçi hiçbir bilimselliği yoktur, herkes için söylenip kimse için kanıtlanamamıştır. Üstelik ortalarda -en azından son döneme kadar- kadın yönetmen gözükmediğinden, "yataktan geçmek" angaryası hep kadınlara düşmüş gibi gözükmektedir.
Oyuncu-şarkıcı Deniz Türkali, bu açıdan en iyisini yapmış gibiydi. Yönetmenin yatağından geçmekle yetinmemiş, oraya yerleşmişti. Bir diğer deyimle, sevgili Atıf Yılmaz'la hayatını birleştirip onun eşi olmayı seçmişti. Bu beraberlik, Allah bozmasın, uzun yıllardır sürüyor. Ama bunun Deniz'in oyunculuk kariyerine hiç faydası olmadı. Atıf ağabey ona sadece bir filminde başrol verdi: "Gece, Melek ve Bizim Çocuklar". Diğer filmlerinde Deniz çoğu zaman yoktu, olduysa da bu karakter oyunculuğundan öteye gitmedi. Deniz bu durumu alayla anlatıp yakınır durur.
Geçen akşam, Gencay Gürün'ün İstanbul tiyatrosunda Deniz'i tek kişilik oyun "Zelda"da izlerken bunları hatırladım. İlginçtir, oyun çok zengin ve yetenekli kişiliğini bir erkeğe, kocası ünlü yazar Scott Fitzgerald'a feda etmiş ve bu özverisi sonunda deliliğe gelip dayanmış bir kadını anlatıyordu. Eşsiz Zelda Fitzgerald'ı... Ve Deniz Türkali, sevgili Selim İleri'nin sahnelediği bu oyunda devleşiyor ve gerçek oyunculuğunu kanıtlıyordu. Evet, yönetmen kocalar ve oyuncu eşleri. Ya da, ikisi de sanat ateşiyle yanan ve kişilikleri çatışma halindeki karı-kocalar. "Zelda"yı izlerken bunu düşündüm ve sinema-tiyatro tarihinin ünlü çiftlerini andım. Emin olun, onlar sanıldığından da çok ve herbiri bir oyunun/filmin konusu olmaya değer...