Prenses olarak doğmadı. Bugüne kadar bir prensese yakışmayacak ne varsa hepsini yaptı. Etmediği terbiyesiz laf, çektirmediği açık saçık fotoğraf kalmadı. İki çocuğunu da gayrımeşru doğurdu. Ve şimdi bir prenses gibi, üstelik de bir İngiliz'le evleniyor

KANIMLA DEĞİL PARAMLA
Bu nasıl bir değişimdir anlamak mükün değil. Kadın, yani Madonna, şu "alt sınıftan da olsanız yükselip başarılı ve ünlü olabilirsiniz" temalarını işleyip duran bayat Amerikan filmlerinin canlı delili olarak yıllarca dolaşıp durdu ortalıkta. Alt sınıftan geldiği halde soylu taklidi yapmadığını göstermek için de ne lazımsa onu yaptı. Rüküş rüküş giyindi, üst sınıfların tabusu olan seks kavramının cıcığını çıkardı, gayrımeşru bir değil iki tane çocuk doğurdu, ucuz fahişe görünümünden pahalı fahişeye dönüştü, olmadık laflar ve itiraflar etti... Amerikan soysuzluğunun sembolü oldu derken, birden her şey değişti. Madonna İngiliz olmaya karar verdi!

Madonna'nın İngiltere aşkı tam anlamıyla hormonal bir aşk aslında. Ama buradaki hormonlar, annelik hormonları. Çünkü Madonna, jimnastik hocasından peydahladığı kızı Lourdes doğduktan hemen sonra Londra'ya taşındı. Ve buna sebep olarak da ne gösterdi biliyor musunuz? "İngilizler geleneklere ve aile değerlerine daha bağlı!" Bir insan hem gayrımeşru çocuk doğurup hem de geleneksel aile bağlarına düşkün bir toplumda neden yaşamak ister? Çünkü Madonna'ya göre İngilizler'in bu özelliği onları daha "sofistike" yapıyormuş.

Özellikle espri yetenekleri onu deli ediyormuş. O nedenle kızını Amerika gibi dejenere bir toplumda yetiştirmek yerine İngiltere'de yetiştirmeyi tercih etmiş.

HANZO MU?
Böylesine bir düğün, İngiliz, hem de bin yıllık İngiliz gibi görünmenin en dahiyane yoluydu tabii ki. Madonna'nın ilk niyeti Leydi Diana'nın şatosunda evlenmekti. Ancak Diana'nın ağabeyi bu duruma fena halde karşı çıktı. Mecburen otele dönüştürülmüş Skibo Şatosu tutuldu. Ancak bu yenilgi onu durduracak değildi. O da gitti Monako Prensesi Grace Kelly'nin tacını buldu. Prenses Grace'in tacını takacak olan Madonna, düğün ayakkabısı olarak ne giyecek dersiniz? Pırlantalı kovboy çizmesi!

Şimdi bu da ne demek diyebilirsiniz. İlk bakışta Paris'e Fatih Ürek ve İbrahim Tatlıses'i düğün şarkıcısı olarak getirtmek gibi görünüyor. Yani şuursuz bir kabalık, hanzoluk. Ama öte yandan bu kadının son zamanlarda son derece zeki şeyler yaptığını görünce insan bir duraksıyor. Hatırlayacağınız üzere son zamanlarda üzerinde Britney Spears yazan tişörtle dolaşıyordu. Bir insan kendisini taklit eden birisiyle daha ince nasıl dalgasını geçebilir ki? İşte bu durumda insan ister istemez Madonna'nın camdan ayakkabı yerine pırlantalı kovboy çizmesi giymesinin altında başka bir anlam arıyor. "Soylu değilim, soylu taklidi hiç yapmıyorum. Ama sizden daha çok eğleniyorum!"

Ne diyelim, ersinler bakalım muratlarına. Bu arada onların Tatlıses'ı kim olacak dersiniz? Elton John. Aslında Elton John tabii ki konuk. Ama "Song For Guy" şarkısını çifte düğün hediyesi olarak çalacakmış. Bunun için de 12 buçuk milyarlık piyano ısmarlandı.

SAADET TÜTÜNCÜ