Bunu Washington gezimiz sırasında kulağımıza fısıldamışlardı.. Üstelik fısıldayanlar da, bizim Beltway ekibi..
Bir şey yanlış anlaşılmasın sayın büyükelçi; biz, neden Kürtçe dersi veriyorsunuz demiyoruz. O sizin bileceğiniz bir iş.. Biz sadece, kullandığınız kaynağın değiştirilip değiştirilmeyeceğini öğrenmek istiyoruz, hepsi bu.. Türkiye'ye karşı biraz ayıp olmuyor mu büyükelçi Pearson? Bize sorarsanız, birazdan da öte bir ayıp bu..
Şimdi dönelim ve ANAP lideri, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a soralım bu kez:
"Sayın Yılmaz, Ocak ayında liderlerin önüne, AB'nin Katılım Ortaklığı Belgesi'ne cevap niteliğindeki Ulusal Programı koyacaksınız.. Liderlerden biri zaten sizsiniz.. Geriye kalıyor Ecevit ile Bahçeli.. Peki koyacağınız bu programda, ölüm cezası için ne diyeceksiniz? Yarım hamilelik olur mu sayın Yılmaz? Sonra düşünce özgürlüğü konusunda, Kürtçe eğitim ve TV konularında ne tür seçenekler hazırlıyorsunuz? Yoksa, dış politikada üzülerek gördüğümüz vesayetin baskısı, sizin, mimarı olarak tanımlanacağınız bu belgeye de yansıyacak mı? Kopenhag Kriterleri konusunda acaba nasıl bir duyarlılık gösterecek Ulusal Programınız? Sayın Yılmaz, siz de biliyorsunuz ki, Türkiye Katılım Ortaklığı Belgesi'nde istenenleri yapmazsa, tam üyelik müzakerelerinin başlaması mümkün değildir. Yakında, Türkiye'nin gözleri üzerinize dönecek. Çok kuvvetli projektör ışıklarının altında kalacaksanız.. Gösterin maharetinizi ve cesaretinizi.. Çünkü herhangi bir erteleme, bunca emek verilen uygarlaşmayı, çok uzak tarihlere itebilecektir.. Ve bu da, bizi bekleyen en büyük tehlikedir..."
Türkiye'den doğuya bakınca, gördüğümüz ülkelere şaşırıp kalıyoruz.. İyi ki böyle değiliz.. Peki batıdan bize doğru bakınca acaba nasıl bir resim görüyor insanlar?
Yeter artık bu krizler..
Yoksa daha yetmedi mi?
Bir de Ocak ayında AB krizi ile mi yaşacağız?
Yoksa bugün hiç hesapta olmayan yeni bir kriz mi patlayacak?
Bizde bir genetik bozukluk mu var acaba?
Krizsiz yaşayamayacak mıyız hiç?
Son soru da, MGK Genel Sekreterliği'ne:
"Türkiye'nin şartları tabii ki, batılılara benzemiyor. Ama, acaba dış politikaya gereğinden fazla mı müdahale ediliyor? Bir de, özellikle Kıbrıs konusunda sizler gibi düşünmeyenleri neden dinlemiyorsunuz?"
Merak işte.. Sadece meraktan soruyoruz bu soruları.. Yoksa vatan hainliği filan söz konusu değil.. Bilmem anlatabildik mi?