kapat

22.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Ölümün etiği mi olur doktor!..

Asıl ben size teessüf ederim Füsun Sayek hanımefendi.. Size ve sizi Türk Tabipler Birliği Başkanı seçenlere..

atv'de milyonlarca kişi önünde "Hıncal Uluç'a benim söylemediğim bir sözü gerçekmiş gibi yazmış" dediniz, hiç sıkılmadan..

Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek,

"Türk Tabibler Birliği Genel Başkanı Füsun Sayek ve adını ekrandan alamadığım ikinci başkanı" diye yazdım..

Adını ekrandan alamadığım "Erkek" doktor, "Ölüm orucu yapanı tedavi edecek doktora ceza veririz" cümlesini açık seçik söyledi..

Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek "Benim odamın hiçbir yetkilisi böyle birşey söylememiştir" diyebilir misiniz?.. Bu bir..

Ve de ikincisi..

14 Aralık Perşembe Milliyet Gazetesi.. Sayfa 25.. Bu gazetenin en saygın yazarlarından, mesleğin duayenlerinden Doğan Heper'in "Ölüm kapıyı çalmadan" başlıklı köşe yazısının üçüncü paragrafı.. Noktasına, virgülüne dokunmadan..

"Örneğin Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Füsun Sayek'in 'Ölüm oruçlarına müdahele eden disiplin cezası alır tehdidi benim tüylerimi diken diken etti. Bu sözler 'Ölün' emri gibi geldi bana.."

Ve de Bayan Sayek (Doktor demeye dilim varmıyor..) ayni yazının sondan bir evvelki paragrafı size yöneltilmiş bir soru.. Dikkat buyurun tekrar, tarih 14 Aralık..

"Türk Tabipler Birliği Başkanının verdiği emir nedeniyle, doktorlar müdahaleden kaçındığı için bazı gençler ölürse, bunun hesabını Sayın Dr. Füsun Sayek verebilir mi?.."

Bu soruya yanıt verdiniz mi, Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek.. Tam 6 gün sonra ben yazdım.. Tam altı gün sustunuz Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek.. Tam altı gün sustunuz.. Doğan Heper'e "Teessüf ederim" demediniz.. "Yalan yazıyor" demediniz.. Ne zaman ki, kamuoyu tepkisini gösterdi.. Ne zaman ki ceza tehdidinin nasıl büyük bir gaf, nasıl yanlış bir karar olduğunu bu müthiş tepkilerden anladınız, sözlerinizi işte böyle geri aldınız.. Bana teessüf ederek.. Açıklamalarınızı inkar ederek..

Olsun Bayan Sayek (Doktor demeye dilim varmıyor..) olsun.. Sonunda bu tehdidi geri almanız da birşey..

Sonra Bayan Sayek (Doktor demeye dilim varmıyor) Ali Kırca, benim gazetede size yönelttiğim soruyu, size ekranda sorunca geçiştirmek istediniz. Ali Kırca ısrar edince de saçmalamaya başladınız.. Ali'den o gecenin bandını isteyin ve görün, nasıl saçmaladığınızı..

İntihara karar veren, hap içen, köprüye çıkan, gazı açan, tabancayı kafasına sıkan normal insan değil.. Ruh hastası.. Bu sebeble onların verdiği karar sağlıklı sayılmaz. Doktor bunlara müdahale edip kurtarmalı..

Aynen böyle dediniz.

Ama "İçinizden biri kendini yaksın. Onu düşmana teslim edin" diye "Ölüm emri" veren sağlıklı ve saygın. Bu saygın emre saygı göstermek gerek.. Bu emri alınca kendini yakanın da hiçbir ruhsal sorunu yok.. Onlar kendi özgür iradeleri ile ölüyorlar. Onlara müdahale edilemez.. Hatta komaya girip bilincini kaybetse dahi, eğer bilinci açıkken "Ben ölmeye kararlıyım" dediyse, gene müdahale edilemez.. Aynen böyle dediniz Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek..

İntihara karar veren ruh hastası.. Ama örgüt baskısı, tehdidi, şantajı, ya da beyin yıkaması ile, yaşam ile ilgili hiçbir sorunu yokken, daha yaşamadan 18 yaşında ölmeye yatan genç kız, sağlıklı öyle mi?..

Size tıp diplomasını kim verdi, Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek..

***

O gece ayni haberlerde bir görüntü vardı Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek.. Hastane kapısı mıydı, morg mu bilmem.. Kırmızı ceketli bir genç kız annesi ile konuşuyordu cep telefonundan..

"Ölmemiş anne.. Ölmemiş.. Yaralıymış.." diyerek..

O kızı anlayabilir misiniz Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek.. O kızı hissedebilir misiniz?.. Kendinizi telefonun öbür ucundaki annenin yerine koyabilir misiniz?..

Gencecik bir insanı ölüme mahkum ediyor ve "Etik" diyorsunuz Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek..

Ölümün etiği mi olur?..

Üç kişi, içinde 250 kişi olan uçağı rehin alıp, öldürmekle tehdit ederek şart öne sürerse, terörist.. 250 kişi kendilerini rehin alır, öldürmekle tehdit ederek şart sürerse, saygı duyulacak karar öyle mi, Bayan Sayek..

Ortada ölüm tehdidi altında 250 can varken, bu canların kimin olduğu önemli mi?.

***

Ali Bayramoğlu muhteşem bir yazı yazdı, Yeni Binyıl'da, benimle ayni gün..

"Bir örgüt, bütün kamuoyunu, aydınları, insan hakları duyarlığına sahip herkesi, insan canını ana değer bilenleri, erdemi, ilkeyi esas alanları kullandı ve 15 can aldı" dedi.. Devletin bu suça nasıl ortak olduğunu anlattı ve şöyle bitirdi, Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek..

"Demokrasi, yaşamın rejimidir. Amacı da, aracı da yaşamdır, demokrasinin. Biri olmadan diğeri olmaz ve onlarsız demokrasiye ulaşılmaz.

Ve tarih ölümleri yazmaz.."

Ali ile taban tabana zıt kamptan İlhan Selçuk da muhteşem bir yazı yazdı, Cumhuriyet'te benimle ayni gün..

"İnsan hayatını kutsal saymak, çağdaş aklın mantığa dönüşmüşüdür. İnsan hayatı üzerine politika yapan, kim olursa olsun lanetlenmeli!.. Bu kişi bir devletin yönetiminde olabilir, ya da devlete karşı bir örgütün başında olabilir, hiç fark etmez.

Büyük ya da küçük kahrolası iktidarını sürdürmek için can pahasına siyaset yapan kişi canavar kimliğine sahiptir.

İster içerde olsun..

İster dışarda."

Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek.. Çok ayni kamplardaki iki yazarın, konu yaşam, konu ölüm üzerine siyaset yapanlar olunca nasıl birleştiklerini görebiliyor musunuz?..

Demokrasi düşmanı, can düşmanı lanetlenmiş canavarların verdikleri "Ölün" emrine saygı duymanın hem de "Tıp Etiği, yani Tıp Ahlakı" olduğunu hala nasıl iddia edebiliyorsunuz Bayan (Doktor demeye dilim varmıyor) Sayek?..

Ali'yi, İlhan Ağabey'i anlayabiliyor musunuz?.. Anlamak için doktor olmak da şart değil.. İnsan olmak yeterli.. Ölümün etiği olmaz, Bayan (Hala doktor diyemediğim için özür dilerim) Sayek.. Ölümün etiği olmaz..

Ölmek üzere önünüze konan, komadaki yanık vücut, sizin kızınıza ait olsaydı "Etik" der miydiniz?.. Etik, yaşamaktır Bayan Sayek.. Etik yaşatmaktır!..

SABAH'ın önü..
Sabahları, SABAH'ın önünde arabadan inip gazeteye girmeye utanıyorum.. Çünkü tam karşımız otobüs durağı.. O durakta yığınla insan otobüs bekliyor, binme savaşı veriyor ve biz onların yolunu kesiyoruz. O sırada otobüs gelmişse tam facia.. Otobüs durağa yanaşamıyor, bazan hatta üçüncü şeritte yolcu indirip bindirme zorunda kalıyor..

SABAH'ın şehrin en sıkışık yöresine dönmesine hep karşı çıktım, ama tek kaldım. Herkes pek bir meraklıydı, kente gelmeye.. Harika bir binayı geride bırakıp, buraya tıkıldık.. Ama tıkıldık.. Artık iş işten geçti. Geri dönüş yok.. O zaman barış içinde bir arada yaşamak zorundayız. O zaman trafiğin buradaki arabalara sıradan ceza yazma dışında görevi var.. Burası bir gazete ve televizyon.. Dakikada enaz üç dört araba, buraya birilerini getiriyor. İndi bindi yapsalar, trafiği kesiyorlar. Çünkü birinci şerit zaten otopark olmuş. Bir de otobüs.. Olmaz.. Olmuyor zaten..

Çözüm..
SABAH ve atv'nin karşısında park yasaklanır. Burada birinci şerit sadece indi bindi yapacaklara ayrılır. Otobüs durağı buradan kaldırılır. 50 metre aşağıda karakolun karşısında otobüs durağı olsun diye yapılmış bir cep var. Bu cebi biri zincirle kapayıp, kendine özel otopark yapmış.. Kim yapmış, nasıl başarmış bilmem.. Bu zincir ve bu oto park kalkar. Burası otobüs yanaşma ve indirme, bindirme yeri yapılır. Kaldırıma da da bir "Kapalı" durak konur.. İnsanlar insan gibi iner binerler ve her iniş binişte SABAH'a sövmekten vazgeçerler..

Ayrıca.. Eğer olabilirse..

SABAH'ın yanında bir arsa var.. Boş duruyor.. Burası SABAH ve atv için park yeri olabilir. Bol sahipli karışık bir arsa imiş.. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül bir çözüm bulabilir sanıyorum. Belediye yasasının ona verdiği yetkilerle neleri başardığını gördük.

Yaşasın Tantan!..
Bir İçişleri Bakanı, açık seçik, Anayasa'yı hiçe saydığını, haberleşme hakkını ayaklar altına aldığını, telefonların dinlendiğini, faksların ve mesajların okunduğunu açıklıyor ve bu ülkede, Can Ataklı'nın dışında kimsenin gıkı çıkmıyor.. Koca Türk entelijansiyası sus pus..

Neden?.. Çünkü hareket polise karşı.. Teröristin, eroin kaçakçısının, vatan haininin telefonunu dinle, enteller yeri yerinden oynasın. Ama eğer polisi yıpratıyorsan, herşey mübah..

Sadettin Tantan, sanırım benim telefonlarımı ve fakslarımı da izletiyordur. Bu konuda duyumlar alıyorum ve iç şaşmıyorum..

Eğer bu ülkede bu konu ile ilgili telefon ve fakslar izleniyorsa, o zaman Bay Tantan, "Bu olay Çevik Kuvvete aittir. Türk polisine mal edilemez" derken ne kadar yanıldığını bana gelen faks ve kitlenen telefonlardan öğrenmiştir herhalde..

Yurdun dört bir yanından "Bakanımızın sahip çıkmadığı bizlere.." diye başlayan faksları çeken polisleri de belirleyip açığa alır mısınız, dünyanın kendi polisini bölmeye ve birbirine düşürmeye çalışan ilk İçişleri Bakanımız!..

Bravo Ünlü!..
Spor Bakanımız Fikret Ünlü'ye bir kez daha bravo.. Öyle bir ödül yasası çıkarmış ki?..

Tam beş sene süren bir emek ve alın teri sonunda Galatasaray'ı UEFA Şampiyonu yapan Fatih Terim'e ödül yok.. Hiçbir resmi özelliği ve kıymeti harbiyesi olmayan bir "Hayırseverlik" maçı Süper Kupa'yı aldı diye, bir maçlık hoca Lucescu'ya ödül var..

Vay anasını sayın Seyirciler..

UEFA Kupası'nın bir mevsim boyu her dakikasında emeği olan Hakan Şükür'e ödül yok.. Bir dandik kupa maçında bir tek topa dokundu diye Jardel'e ödül var..

Dahası..

Dopingden mahkum, milli formayı bırakıp Azerbaycan adına güreşen M. Ali Prim, 1992'de Olimpiyat Şampiyonu oldu diye, Bakanlık Müşaviri olacak ve hayat boyu maaş alacak..

Kırkpınar'da dopingli çıkan Ahmet Taşçı'nın güreş fotoğrafları tüm illerimizde spor salonlarına asılacak, gençlere örnek olsun diye.. Hadi, emeğe, alınterine, hakka, adalete saygınız yok, bir de Atatürk'ün kemiklerini sızlatıyorsunuz Sayın Bakanım.. Sporcunun ahlaklısını seven Atatürk'ün..

Bir bravo da hala susup oturan Türk Spor Medyasına..

TEBESSÜM
Fıkra, Mithat Ünaloğlu'ndan

Temel, otobüste cep telefonu ile konuşuyormuş,yolcular uyarmışlar:

"Otobüste cep telefonu ile konuşmak yasaktır!"

Temel, telefonun öbür ucundaki arkadaşını uyarır:

"Cemal, otobüsün içinde konuşmam yasakmış, sen konuş, ben dinleyeyim!"

SEVDİĞİM LAFLAR
Fenerbahçe'ye bir transfer daha şart... Önerimiz Nijeryalı İtekaka...

Hakan& Utku

BİZİM DUVAR
Hayal gücü bilgiden daha

önemlidir.

Albert Einstein

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır