Komutanım emir ver: Faiz insin, satışlar artsın!

Sefil düşünceler: Yanlış zillere bastın. Yanlış kapıları çaldın. Yanlış yollara saptın. Yanlış kadınları sevdin. Yanlış yataklarda uyudun. Uçtu gitti, en güzel yıllar. İki kışımız, bir baharımız kaldı.

Geldik esas duruşa:

Komutanım emir ver.

Doğru zilleri bulalım.

Doğru zillere basalım.

Doğru kapıları çalalım.

Doğru yollara sapalım.

Doğru yataklarda yatalım.

Doğru kadınları sevelim.

Durma komutanım emir ver; "Yükselen faizler dursun, bıçak gibi kesilen satışlar da artsın..."

Umutsuzluğun sefaleti...

Sefaletin umutsuzluğu...

Liberal ekonomide yanlış yapınca "emir-komuta zincirine gidildiği" hangi ülkede, hangi zamanda, hangi tip krizden çıkıp kurtulma formülü arayışında görülmüş? Pazar ekonomisinde komutana gitmek hiç olmamış, pazar ekonomisinde "yanlış zillere basılınca, yanlış kapılar çalınınca, yanlış yataklarda uyununca" piyasa güçlerinin hakemliğine gidiliyor.

Bizde ise önce tüccarlar...

Sonra sanayiciler...

MGK kokluyor...

Asker yardımı çağırıyorlar.

***

Başbakan Ecevit'i, Başbakan Yardımcıları Bahçeli ile Mesut Yılmaz'ı, 34 bakanı, Merkez Bankası Başkanı'nı, Hazine Müsteşarı'nı; "yükselen faizleri indirecek ve bıçak gibi kesilen satışları artıracak" çareleri bulabilecek kapasitede görmediklerini açıklıyorlar. İstanbul Ticaret Odası'nın 270 bin üyesi, verilen vergi ve katma değer açısından Türkiye'nin ticaret hayatının yüzde 45 ile 50'si arasında bir pay tutuyor. Yani ülke çapında yapılan her 100 liralık ticaretin 50 lirasını İTO'nun üyeleri yapıyorlar. İşte bu odanın başkanı Mehmet Yıldırım, "MGK, eften püften şeylerle uğraşacağına, ekonomiye burnunu soksun. Hükümete siz beceremediniz, bu işi becerecek 15-20 bakan atayalım desin" diye istekte bulundu. İstanbul Sanayi Odası'nın 8 bin 900 üyesi ise verilen vergi ve katma değer açısından Türkiye imalat sanayiinin yüzde 40'ını elinde tutuyor. Yani enerji ve madencilik hariç ülke çapında fabrikalarda üretilen her 100 liralık sanayi ürününün 40 liralık bölümünü İSO'nun üyeleri yapıyorlar. Bu odanın başkanı Hüsamettin Kavi de, "Krizde hükümetin ağır ihmali vardır... Üretimin durmasının yaratabileceği güvenlik sorunları nedeniyle ekonominin MGK gündemine alınması önerisi düşünülebilir" dedi..

***

İki oturaklı başkan...

İkisi de liberal...

İkisi de piyasa ekonomisinden yana ve ikisi de piyasa güçlerinin önemine inanıyor.

Fakat şimdi MGK kokluyorlar...

Niçin? Çünkü iki hafta önce mali piyasalarda patlayan kriz derinden derine fabrikalara, tezgahlara, marketlere, çarşılara, pazarlara indi. Bir yandan faiz yükseliyor, öbür yandan satışlar bıçak gibi kesildi. Bütün sanayiciler, mallarını paraya çevirmek için fiyat indiriyorlar, "bir tane alana bir tane de bedava" diye cömert satış yöntemleri geliştiriyorlar. Malların fiyatı iniyor fakat faizler yükseldiği için yeni malları üretmenin maliyeti artıyor. Çünkü bankası olan büyük sermeye piyasa güçlerini zincirlere vurup, esir alabiliyor. Önceki gün İSO'nun toplantısında eski Başkan Memduh Hacıoğlu, söz aldı, konuştu ve şu örneği verdi: "Büyük sermayenin hem bankası var, hem binlerce malı satan hipermarketi... Küçük ve orta sanayici ürettiği malları satılsın diye götürüp bu hipermarkete veriyor. Hipermarket yönetimi, bu malları satıp sanayicinin parasını 30 günde verecekken şimdi kriz var, 60 günde de veremem 90 gün sonra gel, diyor. Parasız kalan sanayicinin kapısını bu kez hipermarketin bankası çalıp, "Vadesi gelen kredi borcunu ödemedin, ben de yüzde 50 faizi yüzde 250'ye çıkardım diye boğazlama yapıyor. Bu kriz Türkiye'de büyük sermayenin kağıttan kaplan olduğu gerçeğini ortaya çıkardı."

Bu yüzden MGK çağırıyorlar.

Generaller emir versin...

Gerekirse andıçlama yapsın...

Bu hükümet gitsin...

Yanlış zillere bastım... Yanlış kapıları çaldım... Yanlış yollara saptım.... Yetiş komutanım emir ver...