kapat

22.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Tatsız

Saat 14'de Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bulunmam gerekiyor.

Yazıyı bitirir bitirmez Göztepe'den yola çıkacağım.

Çoktandır yazılarımdan ötürü dava açıldığı yoktu.

Şevket Kazan'ın Adalet Bakanı olduğu dönemde "Devlet Çeteleşmesin" mealinde bir yazı yazdığım için, son kez 3 yıl önce T.C.K. 159. maddeden verilmiştim Ağır Ceza'ya...

Davayı Bakırköy Savcısı açmıştı.

159. maddeden kamu davası açılması, T.C.K. 160. maddeye göre Adalet Bakanı'nın onayına bağlıdır.

Şevket Kazan da onay vermişti hakkımda dava açılması için..

İlk oturumda beraat etmiştim.

Sanırım yeryüzünde yazılarından ötürü hakkında en çok kamu davası açılmış kalem işçisi benim.

Sadece 2 davadan gıyaben mahkum olduğum için yattım hapishanelerde.

Birincisi yazıyla da ilgili değildi. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay için sözlü olarak "Cevdet Sunay bir kombinezonla Cumhurbaşkanı oldu" dediğim iddiasıyla, T.C.K. 158. maddeden bir buçuk yıla mahkum olmuştum.

Nedense gazetenin avukatı da gidip savunma yapmamıştı. Oysa böyle bir söz söyleyip söylemediğim konusunda tanıklık etmiş olan polisler de kesin olmayan ifadeler vermişlerdi.

Cezayı çekip bitirdiğim yılbaşı günü, ikinci bir mahkumiyet eklenmişti. O, yazdığım bir yazıdan ötürüydü. Serdar Turgut'un deyimiyle "2 ayrı Türkiye"yi konu aldığım için; "sınıfı sınıfa karşı tahrik etme" iddiasıyla, T.C.K'nın o zamanki 142. maddesine göre mahkum olmuştum...

Cezamın bitmesine 4 gün kala, Cevdet Sunay'dan sonra Cumhurbaşkanı olan, Oramiral rahmetli Fahri Korutürk, cezamı affetmişti..

Türkiye'de "zaman"a ve "mesafe"ye karşı dayanma niteliği de taşıması özeniyle; çalışma uğraşı veren bir yazı işçiliğinin, ne demek olduğunu bilenler bilir...

"Yazar"ın ne olup ne olmadığı konusunda yeterli bir birikimi de yoktur Türkiye'nin...

Yoktur, çünkü Osmanlı'da yazar yoktu. Sadece ozan vardı. Düz yazı, yani "nesir" Tanzimat Edebiyatı'yla; 19. Yüzyıl'ın ikinci yarısından sonra Fransız edebiyatının etkisiyle girdi Türk edebiyatına...

İlk yazarlar da, Saray'la ilişkili önemli kişilerdi.

O nedenle Ankara da hiçbir zaman alışamadı kendi ilişki ağı dışındaki özerk bir yazarlığa...

Benim de gençlik yıllarımın Ağır Ceza Mahkemeleri'nde geçmiş olmasının bir nedeni buydu; yani "resmi görüş"ün propagandasını yapmamaktı.

Kendimden, biraz da uzunca söz ettiğim için özür dilerim. Benim yazıya olduğu kadar, hukuka da aşkım büyüktür. Şayet Fakülte'de kalsaydım, Kamu Hukuku Doktrinleri hocası olacaktım... Yazı yazarken yasaları neden çiğniyeyim ki?..

Hakkımda açılan davalar, bana eziyet olsun diye açılıyordu aslında. Kimse de farkında değildi bu gizli eziyetlerin...

Birazdan Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gideceğim. Davayı Sağlık Bakanı Osman Durmuş, kendisine hakaret ettiğim iddiasıyla hareketlendirmiş.

Kendisinin; bir başhekimi, yönettiği hastanenin makam odasından nasıl kovduğunu TV'lerde izledikten sonra; olayı Pazar günkü mizah fıkraları arasında değerlendirmiştim; elbet de fiskeli olarak...

Yazıda hakaret kastı yoktu, iğneli bir dalga geçme vardı..

Bir siyasetçi, hakkındaki mizahi takılmalara da alışmak zorundadır... Övülürken koltukları kabaran bir bakanın, karikatarel bir fiskeleme karşısında da öfkesinin kabarmaması gerekir...

Tabii yönetim kadrolarındaki herkesin kendini Devlet temsilcisi olarak gördüğü bir ülkede, zordur bazı olgunlukların da gelişmesi..

"Padişah, eşit Devlet" dönemlerinde ancak Saray erkanı, kullara karşı Padişah'ı; yani Devlet'i temsil ederler. "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" demokrasilerinde, Cumhurbaşkanı'yla, dışardaki Büyükelçiler'den başka kimse temsil etmez Devlet'i...

Ne yapacaksınız, Türkiye gibi çağları ıskalayıp durmuş bir ülkede çileli iştir yazıyla uğraşmak... Yıldızların arasında kaybolup gidinceye dek süreceğe benzer bu çile...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır