Sorunlarım var bu hayatla! Sanırım hayatın da benimle! Canımdan çok sevdiğim minik kedim Misket'in hastalanmasıyla başlayan süreç (hastalık derken küçümsemeyin, evde dolaşan kedinizin zaman zaman -o hep dik tuttuğu- kuyruğunu altından sarkan bağırsak problemi ve problemin sık sık tekrarlanması); arabamın yanması... Ve bu yetmezmiş gibi, olayın verdiği üzüntüyle döktüğüm gözyaşları sonrasında, yüzümün tıpkı, içi bezelye ve sosisle doldurulmayı bekleyen kumpir gibi şişmesi, bu görüntünün de gazetelerin bulmaca eklerine "Bu ünlüyü tanıdınız mı?" sorusu olarak malzeme olması...
Güçlüyümdür ben! Bunlar, lügatımın 'tecrübe' kelimesinin açıklamalı örnekleriydi. Ama bu, son darbe sinir bozucuydu. Türkiye'de ciddi bir furya haline gelen bu 'komik ve çapkın adamlar' sınıfının en kıdemli üyesi Beyaz ile röportaj yapmak ve arkasından gelecek kuyruklu dedikodulara katlanmak... İsteksizdim; neden istekli gibi görünüyordum? Girişden anlaşılmıştır. Ben, Beyaz'a karşı önyargılı olanlardanım. Gerçek olamayacak kadar ailenin iyi çocuğu; belki de bir tür kıskançlıktı benimkisi... Peki, önyargılar nasıl kırılır? Basit, şöyle: Röportajı yapan kişinin yarasına merhem görevini üstlenerek. "Arabası yanmış. Yaptıkları habere bak!" diye girerek.
Ve röportaj, ben yelkenleri tam olarak suya indirmeden başlar...
Geçenlerde programında Demet'le ilgili yaptığın espri komik miydi sence?
Ama röportaja böyle başlarsan... (Teyp kapatılır ve tekrar açılır). Bu aslında çok komik olsun diye değil, bir hareket, bir şaşkınlık olsun diye yaptığımız bir şeydi. Ayrıca Demet'in de çok hoşuna gitmiş. (GERÇEKTEN Mİ?) Ayrıca bin tane Demet var. (BU GERÇEK, peki sende kaç tane var?)
Bir kadın olarak merakımı bağışla... Bir ihtimal kırılabileceğini düşünmedin mi? Mesela benimle birlikte olsan bunu yapamazdın!
Senle olsaydım da sana göre bir espri yapardım. Herkese aynı espriyi yapmıyorum.
Radyo programı yaptığın dönemlerden, bugüne -kanalların paylaşamadığı bir Beyaz- geldin. Biraz da olsa şımardığını düşünüyor musun?
Öncelikle Eskişehir'den bugünlere geleceğimi, hele televizyon yapacağımı hiç düşünmüyordum. Eskişehir'de üniversite öğrencisiyken, gece halıların üzerine yatıp on arkadaş Cem Özer'i seyrederdik. Aklımdan 'ulan onun yerinde olsam' gibi bir şey hiç geçmezdi.
Bu arada Beyaz, Televole'nin genel kültür sorularına karşı da oldukça hazırlıklı. Ekmeğin 110 bin lira olduğundan adı gibi emin.
Annesiyle katıldığı kına gecelerinde darbuka çalarmış. Ve bunları anlattığı ortamlarda herkese sempatik göründüğü gibi bir saplantısı var. Ama şunu belirtmeliyim ki, Beyaz hakkındaki fikirlerimizin değişmesinde kına alemleri çok etkili olmadı.
İşte sempatimi kazanmasında kına gecesinden daha etkili bir cümle. Beyaz açıkyürekli, ama aynı zamanda sempatik bir tavırla hayatının en çekilmez yanını özetliyor:
"24 saat Banu Alkan konuğunmuş gibi yaşayamazsın." Ve gerçekten mütevazı bir Beyaz var karşımızda: "Bence Cem Yılmaz komik." "Yılmaz Erdoğan'ın ise inanılmaz bir kelime hazinesi var." Kendini ise şöyle tanımladı: "Ben ise daha orta yolcu bir adamım, biraz daha çileye hitap eden biriyim."
Size, BEN VE BEYAZ'LA İLGİLİ UFAK BİR SIR VEREYİM! Biz Beyaz'la komşuyuz. Hani o bildiğiniz komşulardan.
Beyaz nasıl bir kadın düşlüyor?
Benim konumumdaki bir adam, değişik zamanlarda değişik kadınları hayal eder. Beklentiler zamanla değişiyor.
Beyaz, bir aşk çocuğu istiyormuş. Tarifsiz bir aşkın peşinde, kalabalığın içindeki bu yalnız adama iyi şanslar dilemekten başka çarem kalmadı. Sen tatlı adammışsın Beyaz...