Tüm dünyada olduğu gibi Almanya'da da ilgi gören 'Big Brother' isimli bir program var. İnsanları bir konteyner'a koyup bilmem kaç gün kapalı tutup bunu da naklen yayınlıyorlar hani.

İçlerinde bir Türk kızı da var hatta. Babası once evlatlıktan reddetme durumları yaratıp sonra baktı kız büyük ödüle doğru gidiyor, bir kırmızı halı sermediği kaldı evin yoluna (E bu işler böyledir).

Program, insanların röntgenciliğine nasıl da hitap ediyor di mi?

***

Türkiye'de de bu nevi denemeler yapılmakta.

Hatta bunlardan birinde kazık kadar bir manken kız, dekordan bir odada saçı iki yandan bağlı, lolita hallerine bürünmüş, teşhire soyunmuştu.

Türk erkekleri sübyandan anladıkları için midir nedir pek de ilgi göstermedilerdi kıza.

***

En son Beyaz kardeşimin (dünya ahret kardeşimdir, nokta) 48 saatini seyretmeye hazırlanıyoruz Allahın izniyle.

Merakla bekliyoruz.

Bu meraklı durumun çerçevesinin kenarına mühim (!) bir soru sıkıştı geçende. 'Beyaz, 48 saat benle aynı odada kalsaymış n'olurmuş?'

Bu anlamsız soruya Beyazıt da 'mücveri çok severim' gibi gayet anlamlı (!) bir cevap verdi.

Hadiii malzeme çıktı ya hoop! Mikrofon bu sefer de benim burnuma dayandı. O öyle demiş de ben ne düşünüyor muşum? İçimden 'gidin Allaanızı severseniz' gibi bir ünleme geldiyse de ben oturdum akıllı uslu cevaplar verdim.

Deli miyim neyim?

Zira sorulana verdiğim cevap öyle bir manaya bürünerek çıktı ki karşıma ben dahi tanıyamadım; siz okuduysanız kimbilir ne düşündünüz.

Boşuna dememişler 'sen ne anlatırsan anlat anlattığın karşındakinin anlayacağı kadardır' diye. Tam bunlarla uğraşırken internette tesadüfen gördüğüm bir haberle handiyse sevinçten deliye döndüm.

***

Değişik ruh halleri; n'apıcaksın işte.

Haber tam bana göre hem yiyip hem üstüne para alacağız. "Tanrım, Tanrım bu günleri de mi görecektik". Bu müthiş davet bir ay süresince şişmanlayıp üzerine 3 bin dolar almaya dayanıyor. (Miktarı beğenmeyen münafıklara ne diyeyim ben şimdi? Hem şişmanlayıp üstüne para alacaksınız. Yani şişmanladım diye üzülmeyecek üstüne paralar verip zayıflamanın iç katıltıcı aşamalarından geçmeyeceksiniz daha ne?)

Yihhu! Müthiş, müthiş! Oradan da Özkan'ımın 'Ağırlığınca Altın' yarışmasına katıldık mı süpper bir olaya imza atmış oluruz. Acayip değil mi? Hay! Bunları akıl edip, siteler kuranların tuttuğu altın olsun.

Yine geçenlerde gözüme ilişen bir başka haber de obezlerin artık obezite sınırlarını rahat rahat zorlayabilecekleri ile ilgiliydi. Hemmencecik yutar gibi okudum. (Tanrım okuma işlemi bile mideye indirilen bir hadise haline büründü!)

***

Zerrin Özer'in 'Olay Olay' albümünde bir parça vardı. Sözlerini Leyla Tuna yazmıştı. İçinde 'yedikçe zayıflasak' gibi bir hoş cümle geçiyordu.

Aynen öyle olacak; çılgın bişi yani. Fakat bu iyi gibi görünen haberin tehlike boyutunu Hakkı Devrim üstadımız yakalayıp köşesinde yazıvermiş, 'O zaman dünyada açlık da artacak; bu hiç de iyi bir buluş değil' özetli bir yaklaşımdı.

Şimdi hap çıkmalı mı çıkmamalı mı anketinde çıkmalı diyenler hangi, çıkmamalı diyenler hangi numarayı çeviriceğiz? Al sana bir dert daha.

***

Gelelim bana. (Bana gidebiliriz de)

Yine ne sorunlarım var acep, rüyalarımda karbonhidrat cennetlerinde dolaşıyorum.

Hansel'le Gretel masalındaki o şeker ve pastadan yapılmış eve yolum düşse diye rüyamın kurgusunu önceden belirleme çalışmaları yapıyorum.

Obezin dik alası ben miyim neyim.

Eski bir reklamımızdan esinlenerek huzurlarınızdan ayrılmayı düşünmekteyim canım efendiciklerim.