Ferhan Şensoy ve Çehov'un (birlikte!) yazdığı, Ferhan Şensoy'un yönettiği "Fişne Bahçesu"nda bir sahne var...
"Bu taşlara İngilizler 100 bin sterlin verdi" diyor, ardından ekliyor "Bildiğin taş, üstünde baş resmi olmuşsa ne olmuş!"
Eskiye itibar olsaydı bit pazarına nur yağardı mantığıyla dedesinden kalma masaları 60'lı yıllarda plastik masaya çeviren kontrplak kültürüne çoktan güle güle denilmişken...
Bir adım ileri gidip Kapalıçarşı'yı yeniden keşfetmeye çağırıyorum.
Bir yanda Akmerkez (ki bu yazı beni sıkı bir Akmerkezci tarafından yazılmaktadır) rahatlığı var. Modern, nezih, güzel, teknolojik, parkingli...
Ama öte yandan Akmerkez'in (ve dünyadaki bütün örneklerinin) babası Kapalıçarşı var.
Kapalıçarşı'da bir de başka hiçbir yerde olmayan bir ruh var.
Mesela...
"Ahmet Bey'in kumaşçı dükkanı nerede" dediğinizde aldığınız cevap...
"Abi (veya Sayın Ablam) siz onu bulamazsanız ben sizinle oraya kadar yürüyeyim."
Sonra Ahmet Bey'in dükkanına geliniyor...
"Ahmet Bey, ağabey bizim çok iyi müşterimizdir (oysa sadece dükkanı sormuşsunuz ve iki dakika önce tanışmışsınız) artık kolaylık gösterirsin."
Cevap: "Hiç merak etme!"
Böyle bir folklor var.
Bir de çay geleneği...
"Niyetli değilseniz bir çayımızı için."
"Bir bakın, isterseniz alın" kültürüyle herkes misafirperver.
Fiyatlara gelince...
Fiyatlar "Allah" dedirtiyor.
Hatta Ğduruma göre- "Yandım Allah" da diyebilirsiniz.
Yaşadığınız ruh hali şöyle...
- Hayatım bak şu senin geçenlerde Nişantaşı'nda beğendiğin yastıkların kumaşının aynısı değil mi?
- Aaaa aynısı!
- Kaça demişlerdi o yastıklar için?
- Tanesi 50 milyon!
Bu aşamada başınızı dükkandan içeri sokuyor ve soruyorsunuz...
- Affedersiniz, kaça bu vitrindeki kumaş?
- Abicim, yengehanım bir çayımızı için!
- Yok sağolun.
- Kaça?
- Canım şöyle bir oturun, fiyatın önemi mi var, o işin en kolay tarafı!
- Tamam da kaça?
- Metrekaresi 3 milyon ağabey!
- 50 milyonluk alsam kaç yastık çıkar?
- Ağabey o kadar yastığı ne yapacaksın?
- Ben şöyle bir oturayım.
- Bir çay?
- Yok kocaman bir bardak su!
Kapalıçarşı'yı yerli ve yabancı turistler geldiğinde uğrayacak bir mekan olmaktan çıkartın.
Kapalıçarşı'da ihtişam yanısıra o tadına doyulmaz sıcaklık var, dostluk var ve pazarlık kültürü var.
Japon fiyat sorduğunda bir an gözlerini kapayıp anında yen kurunu hesaplayıp söylüyorlar.
İtalyan sorsa cevap liret. Alman sorsa mark, Amerikalı sorsa dolar olarak geliyor.
Oysa başka yerlerde fiyatlar dolarla, "Yani kaç TL yapıyor" dediğinizde şöyle bir ara nağme duyuyorsunuz...
"Ay Nalan Hanım dolar kuru kaçtı bugün? Bir saniye beyefendi, dolarınız yok muydu?"
Elbette böyle mağazalarda bulunup da Kapalıçarşı'da olmayan mallar var.
Lakin Kapalıçarşı her bakımdan başdöndürücü güzellikte!
Bilen biliyor, bu bilenler listesine, Cameron Diaz dahil!
Bayram arifesinde benden söylemesi...
Öyle ki "Gündemdekiler"in olmadığı ve aynı zamanda yazı yazmadığım bir gün yok.
Cumartesi-Pazar Gündemdekiler yok ama bu köşeye yazı yazıyorum.
Halimden Ğçok şükür- hiç şikayetçi değilim, şimdi bu tempoyu yakalamayacağım da ne zaman yakalayacağım...
Ancak şu bayramda köşeye bir ara vermemi...
"Gündemdekiler"de en sevdiklerinizle dolu bir parantez açmamı...
Yeni yıl maratonuna taze bataryalarla girmek adına, kısa bir tatili anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
2001'in ilk günlerinde buluşmak üzere hoşçakalın.
Hepimiz için sağlık, mutluluk dolu bir yıl olsun inşallah...