Terör, kanla beslenen bir canavar.. Dışarda masum insanların içerde de kendi çocuklarının kanını içerek yaşıyor.
Tüyler ürpertici bu gerçekle, cezaevlerine yönelik operasyonda dün bir kez daha yüz yüze geldik.
İki ay önce cezaevlerinde başlayan ölüm oruçları, devlet ve toplum düzenini tehdit eder boyutlara ulaştığında Başbakan, "birilerinin düğmeye bastığını" söylemişti.
Ama devlet otoritesini egemen kılmak için basılması gereken düğmeye basan olmadı.
Ölüme tapan tarikatlar gibi ele geçirdiği insanların yaşama hakkını gaspeden terör örgütünü bu hükümet, sırf ölümler olmasın diye muhatap bile kabul etti.
F tipi cezaevlerinin açılışını süresiz erteleyecek kadar taviz verdi.
Ama terörle pazarlık edilmeyeceği gerçeği nihayet bir kez daha görüldü. Daha fazla beklemek, devletin kendini inkârı olurdu.
İnsan yakma emri
Dün sabah girişilen harekât, Adalet Bakanı'nın dediği gibi "insan hayatını kurtarma operasyonu"dur..
Başbakan Ecevit'in dediği gibi "Bu mücadele, teröristleri kendi terörizmlerinden koruma ve kurtarma girişimi"dir..
Dün sabah saat 5.35'te Bayrampaşa ve Bartın cezaevlerindeki örgüt liderleri arasında gerçekleşen ve banta alınan telefon konuşması, ölüm orucu direnişini yönlendiren zihniyetin insanlık dışı niteliğini ve uğursuz niyetini bütün çıplaklığı ile açığa vuruyor:
".. Saldırı başlayan birimlerimizde (koğuşlar) bir arkadaşımız kendini yaksın.."
".. Bir direnişçi kendini yaksın ve verin düşmana.."
".. Saldırı kesilmediği sürece onlar bize elini sürmeden hepimiz yakacağız, bilsinler.."
Kalkışma devlete karşıdır ve başkaldıran örgütün ele başları, örgütün esiri durumuna düşmüş genç ve çaresiz insanları ölüme göndermiştir.
Hiç bir örgüt lideri ölmeye talip olmamış, hep başkalarının hayatını kumar masasına sürmüştür.
Bu operasyon için hükümet eleştirilemez. Olsa olsa gecikmekten sorumlu tutulabilir.
Devlet otoritesini cezaevlerinde bile egemen kılamayan çaresizliğin bedelini dün ödedik.
Dokuz yıldır devletin giremediği cezaevi koğuşlarının varlığı utançtır ve bu utancı bir daha yaşamayalım.
Yaşama hakkının cezaevinde bile garanti edilemediği bir ülke, hiç bir insanlık kazanımını hak edemez çünkü.