O gün, Hakim'in arkadaşlarından Züreyh isimli biri, Zübeyr'i (R.A.) bir hayli meşgul etti. Fakat sonunda Zübeyr'in kılıcına yenik düştü. Hakim ise, Talha (R.A.) ile mücadele etti. Bu mücadele sırasında askerlerden biri Hakim'in bacağını bir kılıç darbesi ile koparıverdi. Fakat o bundan hiç müteessir olmadı. Aksine kopuk bacağını eline aldığı gibi, koparan askerin, şaşkın bakışları arasında, başına indirdi ve üzerine atılıp onu öldürmeye muvaffak bile oldu. Ama sonunda o da ölümden kurtulamadı.
İki fırka arasındaki savaş bir müddet sürdü ve durdu. Basra ahalisi Talha ve Zübeyr'e biat ettiler. Zübeyr o gün onlara şöyle diyordu:
- Şu başımızdan geçen hadise öyle bir fitne idi ki, bunun haricindeki bütün işlerde ayağımı bastığım yer hakkında kesin bilgi sahibi olduğum halde, bu işde ileri mi gittim, yoksa geri mi bir türlü anlayamadım.
Günler geçtikten sonra, bu hadisenin haberi Hz. Ali'ye (R.A.) ulaştı. Hz. Ali, Amroğlu Kakaı'yı çağırdı. Ona,
- Basra'ya git! Talha ve Zübeyr'i bul! Onlara ayrılıkçılığın kötülüğünü anlat! Kendilerini birliğe ve dirliğe çağır! buyurdu.
Bu emir üzerine Kakaı Basra'ya ulaştı. Aişe'nin (R.Anhâ) yanına girdi ve ona selam verdikten sonra,
- Ey müminlerin annesi, seni, yurdundan çıkarıp bu yerlere getiren şey nedir?
- Yavrucuğum, Müslümanların arasını düzeltmek için geldim.
(DEVAM EDECEK)