kapat

CUMARTESİ EKİ
16.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Online
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Memleketi kurtaracak enerji
Televizyonculuğun bir numaralı ismi Nuri Çolakoğlu genç gazetecilerin 30'unda masaya bağlanmasını doğru bulmuyor. Kendisine sorsanız tekrar muhabir olabilir. Bunda samimi, zira kendisinde memleketin açığını kapatacak kadar enerji var

Hiç sabahın 08.30'unda röportaja gitmemiştim. Şimdiye kadar Show TV, Cine 5, NTV ve Kanal E'yi kuran ve televizyonculukta 'ilk'leri gerçekleştiren Nuri Çolakoğlu, her gün sabahın dört buçuğunda uyandığı için bana da hiç acımadı. Ama gittiğimde ayılmak için çay, karnımı doyurmak için de kurabiyeler hazırdı. "Önce bir kendine gel, sonra başlarız" dedi.

Çolakoğlu uyku üzerine tez yazabilecek kadar bilgili bu arada. "Fazla uyku insanın zihnini açarmış" diye inatla faydalarını kabul ettirmeye çalışsam da o bana 1980'li yıllarda İngiltere'deki Leeds Üniversitesi'nde bulduğu bir araştırmayı anlatmaya başlayarak bütün zırhlarımı düşürdü. İnsanoğlunun tek yapması gereken yatakta geçirdiği zamanı her gün beşer dakika kısaltarak daha az uykuya alışmaktı...

Çolakoğlu 57 yaşında ve hâlâ enerjisinden hiçbir şey yitirmiş değil, zaten projelerinin ardı arkası kesilmiyor. NTV'den ayrıldığı birkaç aydan beri tematik kanallar kurmak üzere faaliyet halinde... Bunlardan biri kültür, sanat ve belgesel kanalı olarak planlanan ArTV. Bir diğeri ise yeni teknolojiler konusunda yayın yapacak olan HiTec TV. Bu arada 57 yaşın nesi var, daha uzun yıllar çalışabilir diyebilirsiniz. Çolakoğlu'nun deyimiyle beyin uzun süre ışıltısını koruyamıyor: "Beş sene, yedi sene daha çalışırım. Ondan sonra zaten beyin yavaş yavaş pelteleşmeye başlıyor. Eskiden şıkır şıkır hatırladığın şeyleri hatırlayamıyorsun. Neyi nereye koyduğunu bilmiyorsun, deliler gibi aranmaya başlıyorsun. Ben canlı yayında 'Programımıza katıldığı için CHP Başkanı Bülent Ecevit'e teşekkür ederim dedim' mesela..."

ÖLÜYÜ BİLE DİRİLTİR
Ama arada sırada bu tür yanlışlar yapması da çok doğal geliyor bana. Çünkü o kendi deyimiyle 'aynı anda havada üç topu çevirmeye çalışan biri.' Onun bu temposu 13 Ğ 14 yaşından beri de devam ediyormuş üstelik. "Şöyle biraz sırtüstü uzanayım, biraz hayal kurayım diyen insanlar vardır" diyor ve devam ediyor: "Bu benim hiç yapamadığım bir şey. Benim kafamda mutlaka yapacak 100 tane iş var."

Çolakoğlu'nun el attığı hemen hemen bütün kanallar şimdiye kadar Türkiye'de farklı bir yere oturmuş durumda. Bunun nedeni, insanlara diğer kanallarda görme şanslarının olmadığı programları sunuyor olmaları. Örneğin Kanal E'deki dublajsız filmler, sitcom'lar ya da şovlar... Çolakoğlu, bu uygulamaya başlamadan önce çevresindeki herkesin kıyametleri kopardığını anlatıyor: "Dublajsız filmi kim seyredermiş, hele sitcom hayatta olmazmış..." O bunların hepsine karşı çıkmış, çünkü Türkiye'de kaliteli seyirci olduğuna inanıyor. 'Halk vasat programlardan hoşlanıyor' fikri hiç ona göre değil. Saturday Night Live'ın sıkı takipçisi olan Çolakoğlu, bu ülkede kendi gibi pek çok insanın yaşadığına emin.

MAYMUNA DÖNDÜK
Bu arada ben de ayılmış oluyorum tabii. Çolakoğlu ölüyü bile diriltir. Lafı taklitçiliğe getiriyorum. Biliyorsunuz, yurt dışında bir program, bir dizi başlar, aynısı bizde Türk versiyonuyla kendini gösterir hemen. Üstelik çoğu zaman da aynı isimle. "Türkiye'de maymun sendromu var" diye başlıyor ve şöyle sürdürüyor: "Dünyanın başka hiçbir yerinde böyle bir şey göremezsiniz. Koç diye bir otobüs şirketi var. Kamil Koç var, Hakiki Koç var, Öz Hakiki Koç var. Bu kadar hayal gücü zayıf, yaratıcılığı kıt bir ikinci toplum olabilir mi? Adam bakkal açıyor, başarılı oluyor. Diğeri geliyor yanında bir bakkal daha açıyor. Bu sefer ikisi de batıyor. Bu bizim ahmaklık katsayımız."

Çolakoğlu'nun her duruma göre bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatma huyu var. Zaten mizahı çok sevdiği belli. Birincisi Saturday Night Live'ın, Married with Children'ın (Evli ve Çocuklu) ve South Park'ın sürekli seyircisi, ikincisi ise iyi bir mizah dergisi takipçisi. Fakat Türk milletinin pek şaka kaldırmadığının da farkında. "Amerika'da Late Night Show'larda yapılan esprilerin onda birini Türkiye'deki politikacı için yapsan adam seni vurmak üzere kapına dayanır" diyor.

MUHABİRLİK YAPARIM
Ona göre mizahta çok ince bir çizgi var. Ayarı tutturmak ise bir kimyagerlik işi. Ayrıca insanların iki adım geriye çekilip kendisiyle dalga geçen insanları daha çok sevdiğine inanıyor. Şöyle söylüyor: "İnsanın kendisini gırgıra alabilmesi bence en önemli şey. Bu aynı zamanda eleştiri kaldırmaya ya da kendi hatanı düzeltmeye istekli olduğunu da gösteren bir şey."

Peki o kendisiyle dalga geçebiliyor mu? "Kendimle sürekli dalga geçerim" diyor,

"Her konuda. Saçımla da. Çocuklarımla da çok dalga geçiyorum mesela. Hatta bazen çok fazla sululuk yaptığım için 'Yeter baba' derler."

Çolakoğlu gerçekten de çok rahat görünüyor. Doğallığı her konu için geçerli. Örneğin dünyanın en basit şeyini söylermiş gibi "Yeni kanal işi yolunda gitmezse gidip bir yerde muhabirlik yaparım" diyor. Tabii ben inanamıyorum bu söylediğine ama bakıyorum son derece kararlı: "Aşağı inmeyi göze alamıyorsan yukarı çıkmayacaksın!"

Ama Türkiye'de neredeyse 30 yaşın üzerinde muhabir yok! O yaşa gelenlerin çoğu editör, müdür oluyor ya da olmak istiyor. BBC'de yetişmiş, yılların medyacısı Çolakoğlu'na göre gazeteciliğin en büyük problemlerinden biri de bu zaten. Bu durumu şöyle açıklıyor: "Genç gazetecileri 30 yaşında masalara bağlıyoruz. Sunucu, editör yapıyoruz. Bir adamı 35 yaşında genel yayın yönetmeni yaparsan o adamın gelecek 30 senesi kayıp demektir. 30 sene daha bu işi yapamayacağına göre bu adamı ne yapacaksın? Bu kötü bir model. Pek çok kişi genç yaşta çok önemli yerlere geliyor. Deneyimli muhabir kalmadı Türkiye'de. Herkes köşe yazarı oldu." Bu arada meslek değiştirme konularına da değiniyor: "Türkiye'de enteresan bir sistem var. Mankenlikten köşe yazarlığına geçiliyor. Bu da Türkiye'nin kafasının karışıklığını gösteren bir fotoğraf. Tam bir geçiş ülkesi işte. Manken haber spikerleri var. Tabii olur, olur da inandırıcılığı kalmaz." Kendisinin ise çıraklığını yapmadığı hiçbir işin ustalığına soyunmayacağını söylüyor.

Daha konuşacak çok şey var elbette ama bu arada saat 10.00 oluyor. Yani Çolakoğlu için günün yarısı çoktan yaşandı. Daha bir ton işi var. Ama biz gittikten sonra belki bir ara o çok sevdiği polisiye romanlarına göz atar. Zihnini iyice açmak için...

Aslı E. Perker


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır