Ekonomi duruyor!

Bir kefede estetik, öbür kefede etik: Olağanüstü Hal Bölgesi'nin eski valilerinden Hayri Kozakçıoğlu'nun kızları İstanbul Boğazı'nın seçkin semti Emirgan'da denize nazır villa almışlar.

Hayri Kozakçıoğlu, milletvekili maaşıyla bu villayı alamaz. Kesinlikle alamaz. 70 yıl milletvekili maaşını hiç yemeden biriktirse, en yüksek faizden yatırsa, bileşik faiz alsa yine de bu villaya sahip olamaz.

Villa demir tüccarınınmış...

Kozakçıoğlu'nun kızlarına geçmiş.

Birkaç mutfağı olan, içinde saunası, yüzme havuzu bulunan, duvar boyaları da yerli olmayıp, dışarıdan getirilen yalı duruşlu bir villa....

Ne var bunda?

Okumuş kızlar...

Biri doktor olmuş..

Diğeri elektrik mühendisi..

Başarılı insanlarla evlenmişler...

Kesesine güvenen...

Zevkini seçen...

Verir parayı alır villayı, yalıyı...

Tamam da, haberin altı yok... Gerçekten Vali Kozakçıoğlu'nun kızları bu kazanca sahip mi? Gazetecilik namusudur. Habercilik etiğidir. Haberi yapanın izlemesi gerekir, haberin altını doldurması gazetecilik gereğidir.

***

Kızların kazancı nedir?

Kocalarının kazancı ne?

Şirketlerinin adı ne?

2.5 milyon dolara villa alacak kazancı nasıl yapmışlar, ne kadar vergi vermişler?

Kazanmış almışlarsa...

Kim ne diyebilir?

Ya kazanmadan almışlarsa?

O zaman "Nerde bu villanın etiği ile bu kadar büyük paraya uygun düşen estetiği?" diye sorma hakkı doğar. Bu villanın yarısının sahibi görünen damatlardan biri zaten Kozakçıoğlu'nun kızı ile ayrı yaşıyor. Kendisi tekstilci görünmesine rağmen ne giyim sanayicileri derneğinde, ne ihracatçılar birliğinde kaydı olmayan; "2.5 milyon dolara villa alacak kadar yüksek ihracat ya da yüksek ithalat yapabilen" biri değil. İstanbul Ticaret Odası'na kayıtlı, kumaş alıp, kumaş satan bir küçük tüccar. Diğer damatla ilgili bu tür bilgiler de geliyor.

***

Ancak bana ne?

Bu haberi yazan arkadaşlar, haberlerine sahip çıksın... Benden beklemesinler, kendileri doldursunlar haberin altını doğru bilgilerle... Çünkü etik (ahlaklı) ve estetik (sanat değeri olan güzellikte) sorgulama yapabilmek için etik olmak gerekir.

Ben villa peşinde değilim.

Villanın duvarlarına takıldım.

Kozakçıoğlu'nun kızları bu villayı satın aldıktan sonra duvarlarındaki boyayı beğenmemişler.

Değiştirmişler...

Saten boya yapmışlar. Şimdi saten boya modası var. Sadece villa sahibi, yalı sahibi, köşk sahibi zenginler değil, bizim orta tabaka ve hatta ortanın bir gıdım altı tabaka da saten boyaya geçiyor. Saten boya duvarda rengin hakkını vererek duruyor ve duvarı kaymak gibi pürüzsüz yapıyor. Saten boyanın her renginin, her çeşidinin, her kalitesinin en iyisini bizim yerli boya firmaları da üretiyorlar. Fakat Türkiye Gümrük Birliği üyesi olduktan sonra saten boyaların Avrupa'da üretilmişleri de piyasada bulunuyor. Fakat yerliye göre epeyce pahalı...

Ve şimdi piyasa ağlıyor.

Faizlerin yüzde 1700'e fırlayıp 7 milyar doların dışarıya kaçtığı parasal kriz gerçek ekonomiye indi. Sadece boya sektörü değil, inşaat sektörünün her dalı otomotiv, beyaz eşya, turizm, gayrimenkul, tekstil ve giyim gibi ekonominin lokomotifi olan tüm sektörler durmuş durumda.

Satışlar bıçak gibi kesildi.

Piyasalarda büyük durgunluk...

Ekonomide yine kilitlenme var...

Ve Türkiye yoksullaşıyor...

***

Vitrinlerde mal çok...

Alıcı ise yok...

Hemen her çeşit malın satışını artırmak için şimdiden büyük indirimler başladı. Ramazan ayı olmasına rağmen pirinç satışları bile düştüğü için, ünlü marketlerden CarrefourSa da kendi pirincinde indirim yaptı. Pahalı ithal saatler satan dükkanların vitrinlerine de yüzde 50 damping etiketi koymuşlar. Daha varlıklı ve iyi kazanan kesimin ilgi gösterdiği Beymen, bir alana bir tane bedava diye kampanya açtı. Vakko da indirimli mağazasında yüzde 20 indirim yaptı.

***

Piyasalar ağlıyor.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım da bu duruma bakıp umudunu kesmiş olmalı ki; "Ekonomiyi Milli Güvenlik Kurulu'na teslim edelim" diye demeçler veriyor. Ve "demokrasiye saten boya sürelim" mantığına geliyor.

Allah akıl versin.

Ekonomi duruyor.

Akıllar da duruyor.

Hoşgeldin, saten boya mantığı!