Hz. Aişe (R.Anhâ) ayağa kalktı ve o topluluğa karşı konuşmaya başladı. Sesi gür, hitabeti kuvvetli, sözleri güzel ve tesirli idi. Sözünü daha bitirmeden Osman'ın askerleri bölünmeye başladı. Bir kısmı karşı tarafa iltihak ederken, bir kısmı da yerlerinde kalmayı tercih ettiler.
Görüşme için Talha (R.A.) ve Zübeyr (R.A.), Osman'a gönderildi, fakat o görüşmeye razı olup karşılarına çıkmadı. Hz. Aişe'nin arkadaşları büyük mescidde toplandılar. Yatsı namazını orada eda ettiler. Daha sonra Osman'ın arkadaşlarından bir toplulukla karşılaştılar ve onların hepsini öldürdüler. Bir kısım asker de Osman'ın (R.A.) evini sardılar: Onu dışarı çıkarıp Zübeyr ve Talha'ya götürdüler. O gün yolunamayanların dışında, yüzünde yolunmadık bir tane kıl bırakmadılar. Cebeloğlu Hakim adında birisi Osman'a yapılanları duyunca üzüldü. Bir toplulukla beraber, Aişe'nin arkadaşlarının yiyecek ve levazımatlarının bulunduğu, erzak deposuna gitti. Orada kendilerini Zübeyr karşıladı ve onlara sordu:
- Ne istiyorsunuz, ey Hakim?
- Bu erzaklardan biz de yemek istiyoruz. Ayrıca Osman'ı serbest bırakmanızı ve Ali (R.A.) gelene kadar vali konağında ikametine izin vermenizi de istiyoruz. Allah'a yemin ederim ki, eğer yardımcılar bulabilsem, bu yaptıklarınıza karşı sizi öldürürdüm... Çünkü razı değilim... Neden haram kanı akıtıyorsunuz?
- Osman'ın kanı sebebiyle.
- Öldürdüğünüz o kimseler, demek Osman'ın katilleri...
- Ali halifelikten azloluncaya kadar ne Osman'ı serbest bırakır, ne de bu yiyeceklerden size yediririz.
- Allahım sen, adaletle hükmedensin. Şahid ol!
dedikten sonra Hakim arkadaşlarına döndü ve onlara "Artık bunlarla savaşmak hususunda şüphede değilim. Şüphesi olan varsa dünsün" dedi.
(DEVAM EDECEK)