Bütünü oluşturan ayrıntılardır. Ancak çoğu zaman hayattaki ayrıntıları kaçırıyor ve kendi mutsuzluğumuzun mimarı oluyorz. Yaşamın koşturmacası ve olumsuzlukları içinde küçük şeylerden tat almayı göz ardı ediyoruz. Sevdiğimiz şeylerden vazgeçiyor, sevdiğimiz insanları ihmal ediyoruz. Hatta çoğu zaman sevildiğimizi görmüyoruz bile... Bir an durup etrafımıza bakmalı, içimizdeki çocuğu özgür bırakmalıyız. Küçük şeylerin önemini göz ardı etmemeliyiz. Sanal ortamda dolaşan aşağıdaki yazı, şiirsel anlatımıyla, durup hayat hakkında bir dakika düşünmeye itiyor bizi. Hatta yeni yıl arifesinde yeni kararlar almaya...
"İnsan biraz çocuk olmalı. Bir balon gördüğünde "istiyorum" diye tutturup ağlayabilmeli.
İnsan yolda yürürken biraz da etrafına bakmalı, değişik hayatlar görmek için. İnsan gecenin bir vakti yatağından fırlayıp "Seni seviyorum" diye bağırmalı.
*İnsan uyandığında yatağının baş ucunda bir gül ile bir not bulmalı: "Uyandırmaya kıyamadım" diye...
*İnsan heyecan duymalı, yeni günün getirdiği ışıklar için.
*İnsan sinirlenmeli, kavga etmeli inandığı değerler için.
*İnsan arada aşık olmalı, sonunda acı olduğunu bilerek.
*İnsan bazen de sarhoş olmalı, bir türkü tutturup sokakları arşınlamalı.
*İnsan anlamsızca beklemeli telefonun çalmasını, belki arayan odur diye.
*İnsan efkârlanmalı, efkâr basmalı.
*İnsan ara ara kocaman olmalı dünyalar kadar, herkesi kucaklamalı.
*İnsan bazen de aptal olmalı, inanmak istediği şeylere inanmalı.
*İnsan gerçek olmalı, rüya görmek için.
*İnsan "zamanı gelince" gitmeyi bilmeli..."