Kriz çıktı diye ne panik var ne de kaygı.
Ne politikacılar umursuyor, ne onları seçerek Ankara'ya gönderen halk.
Yılın ilk krizi Demirel'i ikinci kez Cumhurbaşkanı seçmek için anayasayı değiştirme girişimiyle başladı.. Meşhur 5+5.
O gün bugündür Türkiye krizleri aşıp bir türlü "oh" diyemedi.
Son on ayı bir düşünün;
İrticacı memuru işten atan kararname krizi.
YÖK'le Sezer arasında rektör krizi.
Meclis Başkanı kim olacak krizi.
Telekomun özelleştirilmesi krizi.
Kürtçe Televizyon krizi.
MİT Başkanı'nın demeç krizi.
Para piyasalarında likidite krizi
Çevik Kuvvet'in isyan krizi
Cezaevlerindeki ölüm orucu krizi..
Saymakla bitmez. Son krizimiz af ve ölüm orucu. Arada Avrupa ile yaşadığımız Kıbrıs ve Avrupa Ordusu krizini saymazsak en büyükleri şimdilik bunlar. Gerçi, Sezer'in en çok oyu almasına karşın Vural Savaş'ı başsavcı seçmemesi kriz namzeti gibi duruyor ama Savaş, güçlü bir politik destek bulamayacağı için bu karar krize dönüşmez.
***
Cumhurbaşkanı, af yasasını veto ederken anayasaya aykırı olduğunu sağlam kanıtlarla ortaya koydu; affetmek değil. Affederken kişiler arasında ayrımcılık yapmak, bir nevi taraf tutmak anayasaya aykırı.
Anayasa, siyasal iktidara "katili affedebilirsin ama katiller arasında iyi katil, kötü katil ayrımı yapamazsın" diyor. Yani sen namus nedeniyle adam öldürdün dışarı, sen ideolojik nedenle öldürdün 30 yıl yat diyemezsiniz.
Kabul, af hukuki değil, siyasal bir karardır. Tamam da siyasi kararların da adil olması gerekmiyor mu? Af adil olmazsa, isteyen istediği yöne çekiştirirse, içinden çıkılmaz sonuçlar doğurmaz mı?
Birgün biri çıkar sol örgütleri affeder, bir diğeri çete suçlarını, iş zıvanadan, ülke de ülke olmaktan çıkar.
Bu nedenle af adil olmalı. Suçu ne olursa olsun cezaevindeki tüm mahkumları kapsamalı, kişiler arasında ayrımcılık yapmamalı.. Bunu ben değil Anayasa söylüyor.
***
Çankaya'dan dönen af yasası virgülü bile değişmeden Köşk'e geri gönderilecek. Sezer de yürütmeyi durdurma ve iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvuracak. Af ya durdurulacak, ya da kapsamı genişleyecek. Çeteler, bölücüler, terör suçluları ve işkenceciler 10 yıllık indirimden yararlanacak.
Peki o zaman hükümet bile bile bunu neden yapıyor:
2-Bu hali bile toplumda infial uyandırmışken, anayasa uygun olsun diye kapsamını genişletmeye kalkamaz.
3-Hiçbir siyasal iktidar "bölücüleri, çetecileri, dolandırıcıları, soyguncuları affetttim" diyemez. Derse iktidarı sallanır.
***
Köşeye sıkışan iktidar şimdi topu topu Anayasa Mahkemesi'ne atıp kurtulmayı planlıyor...
Böylece;
1-Hükümet, af yasasını ikinci kez Meclis'te onaylatarak sözünden dönmemiş olur.
2- Sezer affı iptal ettirirse, hükümet "Yetkim buraya kadar. Elimden birşey gelmez" diyerek içine düştüğü kaostan kurtulmuş olur.
3-Anayasa Mahkemesi tüm kişileri yani çeteleri, bölücüleri, dolandırıcıları da affın içine alırsa bu hükümetin değil, yüce mahkemenin kararı olur. Hiç kimse hükümeti suçlayamaz. Siyasi malzeme yapamaz.
Sonuç olarak; affı geri göndermenin altında ne Sezer'e karşı direniş ne güç gösterisi ne de iddia edildiği gibi krizi büyütme çabası var. Top taca değil, politik zekayla yukarı atılıyor.
Hepsi bu.
MEHMET TEZKAN