Dahası da var, çirkinler maalesef. Issız bir adada 300 yıl kalsam, o kadınların seksüel anlamda yanıma yaklaşma şansları olamaz. Daha ileri gidiyorum çok üzgünüm, resimlerime bakarak hasret gideriyor bile olabilirler."

Hi ho ha ha... Perihan Mağden'in Kadri'nin resimine bakıp bakıp iç çektiğini düşünebiliyor musunuz? Ya da Ayça Şen'in "Kadriciim.. N'olur bi kere" dediğini... Ehi hi hii...

İlahi Kadri. Sen beni güldürdün, Allah da seni güldürür inşallah. Diyorum ki, şu "ıssız adada 300 yıl kalsam da yanıma seksüel anlamda yaklaştırmayacağım kadınlar listesine" beni de alsan? Hani boş bulunup böyle bir dangalaklık yaparsam, yani bu kadar düşmüş, bu kadar şuursuz, salak ve ebleh olursam, listeye bakıp "Yok güzelim... Başka kapıya. Listede adın var!" der, belki beni kendime getirebilirsin.

Gerçi çok zor. Yani kendime gelmem. Çünkü böyle bir arzu duymuşsam zaten geri dönüşü olmayan bir beyin hasarına uğramışımdır. Ama işte yine de son bir şans babında... Hatta diyorum ki "seksüel anlamda olmayan yaklaşımlar" için de bir ambargo listesi yapsan ve beni en başa alsan? Hatta sen, motivasyonlarından arta kalan zamanlarında bir sürü (şöyle bine yakın mesela!) yasaklı listesi yapsan ve hepsinde beni 'birinç' yapsan? Hı? Ne dersin, hoş olmaz mı? Düşmez kalkmaz bir Allah biliyorsun. Her an böyle hatalar yapılabilir. Listelere bakıp bakıp doğru yolu bulabiliriz. Sen sağ ben selamet...

Bu zırvalama silsilesindeki en enteresan laf tabii ki "Dahası da var, çirkinler maalesef" lafı.

Yani güzel bulsaydı ağbimiz onları, o zaman hak verebilecekti belki. Güzelliğin eleştirme hakkı! Paran kadar konuş, bacak boyun kadar dalga geç! Zaten güzel olsalardı gider paşa paşa dizisinde oynar, bol bol motive olur şahane ağbimiz Kadri ağbimize laf etmezlerdi. Tek neden 'çirkin' olmaları.

Kadın olunca böyle oluyor işte. Laf etmediği, çatmadığı kimse kalmadığı halde bugüne kadar hiç kimse Hakkı Devrim'in yakışıklı olup olmadığına değinmedi. Şimdiye kadar kimse Hıncal Uluç için "daha da ileri gidiyorum, onun göbeği var maalesef" demedi. Keza İsmet Berkan'ın keli de kimsecikleri rahatsız etmedi. Fatih Altaylı'ya "gitsin o önce o sakallarını traş etsin" diyen de olduğunu hiç hatırlamıyorum. Erkek yazarlara laf yetiştirilirken kimse fiziksel özelliklerden dem vurmuyor, sıra kadınlara gelince, çirkin, yaşlı, kısa, evde kalmış, saçı yağlı, kıçı büyük gibi sıfatlar tartışmaya sos oluyor, hatta tartışmanın ana konusu haline geliyor.

Daha da enteresanı, güzel olmak da ayıp oluyor. Mesela hiç kimse şimdiye kadar Uğur Dündar için "derdi gazetecilik değil güzel resim vermek" demedi. Halbuki Allah için gelmiş geçmiş en yakışıklı gazetecimiz. Amerikan Başkanı bile olabilir. Ama onun bu yakışıklılığı kimseye batmıyor da Ayşe Arman'ın güzelliği Emin Çölaşan ve saz arkadaşlarına pek batıyor. Emin bey kadının zeki ve çirkin olanını seviyor. Çirkin olsa itimat edecek. Yemiyoruz tabii.