|
Yatağan'da artık sebze yetişmiyor
Belediye Başkanı Işık, Yatağan'da yaşanan çevre felaketi konusunda uyarıyor: Devlet acil bir çözümle halkı yatıştırmalı. Büyük çapta eylem yakın. Köylülerse, 'Bizi toprağımızdan atmaya mı çalışıyorlar?' diye isyan ediyor
'Çocuklarımızı evden hiç çıkarmak istemiyoruz. Hepimiz hastayız ve nefes almakta zorluk çekiyoruz. Parası olan herkes kaçıyor buradan, ama bizim gibi fakir olan mecburen kalıp bu zehiri soluyor.' Bu çığlık Yatağan doğumlu Gülayşe Koç'a ait. Yatağan'da kimle konuşsanız aynı tepkileri almak mümkün. Türkiye'nin enerji kaynağının büyük kısmını karşılayan Yatağan Termik Santrali 13 yıl önce kurulduğundan bugüne hep eleştirildi. Ama son günlerde, hava şartlarının da etkisiyle, havaya yayılan zehir artınca şehir artık yaşanılmaz bir yer halini aldı. Geçtiğimiz hafta, halk pazarının kurulduğu çarşamba günü, Yatağan'a giriş yapanlar yine havada asılı kalmış, dev bir zehir bulutu ile karşılaştılar. Herkesin alışveriş için sokağa çıkmak zorunda olduğu böyle bir günde bile harıl harıl çalışan santralın korkunç etkisi, yabancı birisi tarafından daha çabuk algılanıyor. Önce boğazınızda bir yanma hissediyorsunuz. Sonra küçük öksürükler. Zehirli havanın her türlü kötü etkisini vücudunuzda hissedebiliyorsunuz. İşte isyan edilen bu zehirli havanın tutsakları, sabırlarının sonuna gelmiş durumda.
ZEHİR İÇİMİZE YERLEŞİYOR
İsyan edenlerden birisi de Memduh Mavi. Yatağan'ın Yeşilbağcılar köyünde yaşıyor. "Santral kurulduğu günden bu yana bu eziyeti çekiyoruz. Hava rüzgarlı olduğu zaman havadaki kirlilik dağılıyor ama hava durgun olduğu zaman zehir üstümüze çöküyor. Çocuklarımız için çok endişeliyiz. Zehirin içimize yerleştiğini hissediyoruz. Televizyonlar Avusturya'daki bir kaplumbağanın haberini yayınlıyorlar ama bizim zehirlenişimizi yayınlamıyorlar" diyor.
Memduh Mavi'nin annesi Ayşe, 75 yaşında. Yatağan'da doğmuş. Santral kurulmadan önceki yılları özlemle anıyor: "O zamanlar herkes sağlıklı ve ürünlerimiz boldu. Artık bütün tarladaki ürünler mahvoldu, en kötüsü de sağlığımızı yitirdik."
Hava kirliliği oranı fazla olduğu zamanlarda sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Bu yasakların pazar kurulan Çarşamba günlerine denk gelmesi halkı olumsuz etkiliyor. İnsanlar alışveriş yapabilmek için zehiri solumayı ve yasağı delmeyi göze alıyorlar. Zehir, bütün ağaçları öldürüyor, dikilen bütün ürünler zarar görüyor
Belediye Başkanı çaresiz
Yatağan'ın ana caddesinden yukarıya doğru traktörüyle çıkan Feyzi Şahin, yanına aldığı küçük kızıyla pazara gidiyor. Küçük kızın yüzü sapsarı ve sürekli öksürüyor. Şahin, "Santral hep kirlilik yapıyordu ama son üç aydır fazlalaştı. Çocuklarımız nefes almakta zorluk çekiyor. Boğazlarımız hep yanıyor. Havası daha temiz bir yere gitmek istiyoruz ama burada kurulu düzenimiz var. Hep doktorlardayız. Çocuklarımız hep hasta."
Öğretmen eşi Şükran Özkaya, Yatağan'a geldiği altı yıldan bu yana hasta olduğunu; çocuklarında da karın ağrısı şikayetleri olduğunu söylüyor: "Sabah saatlerinde kronik bir şekilde zehir kaplı oluyor hava. Mecburen çocukları sabah okula götürüyoruz ve bile bile zehiri içimize çekiyoruz. Eşim bu yıl tayinini istedi. Ben de daha fazla yaşamak istemiyorum burada."
Yatağan Belediye Başkanı Hasan Haşmet Işık seslerini duyuramamaktan şikayetçi: "İstanbul'da 110 mikrogram/metreküp değerinde bir hava kirliliği oluyor, ortalık ayağa kalkıyor. Bizim burada 7 bin sınırlarına çıktığı günler oldu. Kimsenin kılını kıpırdattığı yok." Işık anlatıyor: "Meteorolojiden durgun hava bilgisi alındığında valilik üretime ara veriyor. Ancak bu çözüm değil. Biz termik santrala karşı değiliz. Yeter ki insan sağlığını tehdit edici olmasın. Santralin kapatılması ekonomik açıdan istemediğimiz bir sonuç. Ancak sağlık her şeyden önemlidir."
EYLEM YAKIN
Başkan daha kuruluş aşamasında tesisin çukurluğa yapılmasına karşı çıktıklarını anlatıyor. Hemen yakınlarda bulunan Aldağı'nı önermişler. Ancak kabul edilmediği gibi, bacanın boyunu da yalnızca 120 metre yüksekliğinde yapmışlar: "Biz burada anayasanın 56. maddesinin uygulanmasını istiyoruz. Yani sağlıklı bir çevrede yaşamak istiyoruz."
Santralin ortaya çıkardığı kirlilik yüzünden, bölgenin geçim kaynaklarından zeytincilik ve arıcılık, çok büyük zarar görmüş. Halk zararının tazmini için de devlete yüzlerce dava açmış. Bu davaların çoğunun avukatı Muharrem Özer, her yıl neredeyse 200 dava açıldığını söylüyor. Devlet bu davaların hepsini kaybetmiş. Geçen yıl, 50 milyar liraya yakın tazminat ödeyen devletin, bu yıl daha fazla para ödemek zorunda kalacağı açık. Özer "18 yılda birikti bu kirlilik. Yatağan'ın geleceği çok parlak değil. Halk büyük bir eylem başlatabilir" diye uyarıyor.
Öğrenciye maske
Yatağan'da hava kirliliğin tehlikeli boyutlara varması sağlık kuruluşlarını harekete geçirmiş. Hastaneler okullara ağız maskeleri dağıtmışlar. Her ne kadar önlem olarak etkisi tartışılsa da, çocuklar kendilerini bu maskelerle 'daha iyi' hissediyorlar. Öğretmenler sınıflarda müfredat programlarının dışında ders olarak hava kirlilği önlemlerini anlatıyorlar.
Kıbrıs ilköğretim okulu müdürü İsa Kaya, kendilerince bazı önlemler almaya çalıştıklarını anlatıyor: "Anons yapıldığı zaman öğrencileri tenefüse çıkarmıyoruz. Çocuklara, hava kirliliğine karşı alınabilecek önlemler ile ilgili dersler veriyoruz. Kaymakamlık okulu bir ara tatil etti, ama bunlar çözüm olmuyor. Daha kalıcı çözümler üretilmeli. Her gün öğrencilerden sağlıkla ilgili şikayetler alıyoruz."
'Eski sağlığımızda değiliz'
Mehmet Benli, 13 yıldır Yatağan Termik Santralinde teknisyen olarak, günde 10 saat çalışıyor. Emekli olmasına daha iki yıl var. Santralde herkesten fazla etkilendiklerini anlatıyor: "Sistemin kendi içinde ürettiği kömür tozu, kül tozu ve bazı kimyasal maddeler yüzünden sağlık problemlerimiz artıyor. Çalışan arkadaşlar astım, bronşit gibi rahatsızlıklar yaşıyor. Her yıl işyerinde sağlık taramaları yapılıyor. Ancak yapılan taramalar ne derece faydalı oluyor bilemiyoruz. Tek bildiğimiz artık eski sağlığımızda olmadığımız."
Benli, Yatağan'da yaşayanların hava kirliliğine karşı tepkilerini haklı buluyor. Kendi çocukları ve eşleri de burada yaşadığı için bir an önce önlem alınması onların da dileği.
Tolga Bozoğlu
|
Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|