Her şey 1998'de yönetmen Baz Luhrman'ın, New York'a gidip Nicole Kidman'ı sahnede izlemesiyle başladı. Hatırlarsınız: 'Mavi Oda'. Hani Nicole Kidman'ın çırılçıplak kaldığı oyun. Ancak Kidman, bu oyunda sadece çıplak kalmıyordu. Aynı zamanda şarkı da söylüyor ve dans ediyordu. Mavi Oda'yı seyreden yönetmen çok etkilenir Nicole Kidman'dan. Ertesi gün kocaman bir demet uzun saplı kırmızı gül gönderir Kidman'a. Üzerine de şu notu iliştirir: "Şarkı söyleyebiliyor, dans edebiliyor ve... Ölebiliyor."

O günlerde yönetmen Moulin Rouge'u yazmanın daha ilk aşamalarındaydı. Sadece yeterince ünlü bir Hollywood yıldızı aramıyordu; yaratacağı karakteri ve filmdeki trajediyi hakkıyla oynacak kadar da yetenekli birisini arıyordu. Bu şarkı söyleyebilen, dans edebilen ve ölebilen biri demekti. Nicole bu üçünü de yapabilirdi. İddialı rollerin meraklısı Nicole Kidman, Luhrman'ın müzikal teklifini tabii ki hiç tereddüt etmeden kabul etti.

Film, 19. yüzyılın Paris'inde Moulin Rouge tiyatrosunda geçiyor. 1890'ların Moulin Rouge tiyatrosunun aynısı film için Sydney'de yeniden inşa edildi. Filmin en önemli erkek karakteri pek tabii ki John Leguizamo'nun canlandırdığı ünlü ressam Toulouse Ğ Lautrec. Soylu ve çok zengin bir aileden gelen ancak küçükken attan düştüğü için büyümesi duran ve sakat kalan Lautrec, hayatının geri kalan kısmını randevuevlerinde ve Moulin Rouge'da kadınlarla ve resim yaparak geçirir. John Leguizamo, Lautrec'i layikiyle canlandırabilmek için bütün film boyunca diz üstü yürümek zorunda kalır. Üstelik hakiki dursun diye dizine metalden protez ayaklar takar.