Dü-ze-le-ce-ğiz!
Hayatı düzgün olmayan insanların çoğu, sabah kalktıklarında aynada gördükleri yüzlerinden pek hoşnut olmazlar.
Bizim böyle bir derdimiz pek yok. Çünkü aynaları sevmeyiz, bakmayız..
Ama globalizm bu alışkanlıkları yıkıyor.
Kapalı ekonominin rantlarını adalet ve ahlâk ilkelerini linç ederek kendi kârına yazmak amacıyla örgütlenmiş siyasetin halkı uyutmak için kullandığı içi boş böbürlenme sloganları tek tek iflâs ediyor.
Bir yandan IMF reçeteleri, bir yandan üyesi olmak istediğimiz AB'nin dayattığı reformlar, 20'nci yüzyılı ne kadar akılsızca israf ettiğimizi yüzümüze vuruyor.
Bireysel özgürlük ve liberal ekonomi, yeni yüzyılın anayasasıdır. Bu anayasaya uymayan toplumlar için dünya cehennem olacak.
Türkiye'nin seçeneği yok ama zorlukları var.
En büyük şansımız da dünyanın Türkiye'ye olan mutlak ihtiyacı.. Batı bizi ite kaka, dövizini çekip "tövbe"mizi duyduktan sonra kredi verip düze çıkararak, gerekirse krizle terbiye ederek arasına alacak.
Yüzümüz ve huyumuz
The Wall Street Journal gazetesinde çıkan Türkiye değerlendirmesi, yalnız dış görüntümüzü değil, huy bozukluğumuzu da yansıtan bir ayna oldu.
"IMF'nin 7,5 milyar dolarlık kredisi gerçekte Türk hükümetinin, ülkenin ihtiyacı olan mali ve parasal reformları ertelemesine yarayacak. Türkiye şimdiye kadar IMF ile 17 stand-by anlaşması imzaladı. 18'incisi neden kurtarıcı olsun ki?"
IMF'nin vereceği kredi, siyasetçilerin katiller, hırsızlar, uğursuzlar için çıkardığı affa benziyor.
Yani bir "şartlı salıverme" olayı..
Hükümet, kendinden önceki iktidarların bozuk sicilini düzeltmezse Türkiye bir-iki yıl sonra, borçları katlanmış olarak hasta bir dilenci gibi IMF kapısına tekrar dayanacaktır.
Wall Street Journal'in teşhisi doğru:
"Türkiye'nin sorunları, siyaset sınıfının ekonomiye müdahalesinin yol açtığı ahlâki riskler ortadan kalkmadıkça çözülemeyecektir."
Projektörler üstümüzde
Son krize düşmeseydik siyaset, Telekom ve THY'nin özelleştirmesi önündeki engeli kaldırmayacaktı.
Batı buna rağmen IMF'den gelecek krediyi siyasetçilerimizin bozuk düzeni finanse etmek için kullanacağından halâ korkuyor.
Milletvekillerimiz de, vatandaşa yeni vergilerin salındığı bir dönemde "kıyak emeklilik"lerini güvenceye almanın fırsatçılığını tezgâhlayarak kötü şöhretlerini hak ediyor!.
Ama Çetin Altan'ın dediği gibi "enseyi karartmayın"..
Çünkü Türkiye, Batı dünyasının hayat alanı içine dahil olmuştur. İçerdeki aynaları kırmak, gerçeklerin saklanmasına yetmeyecektir.
Siyaset, Türkiye'yi büyük hedefe götürecek olan yola ya girecek veya tasfiye olacaktır.
Bakın, şu sıkıntıda büyümesi gereken muhalefet partileri büyümüyor, küçülmeye devam ediyor. Biri küçük hesapların peşinde, öbürü yalancılığı ile ünlenmiş..
İktidar şimdiye kadar "oh" dedirtmese, heyecan vermese de gücünü koruyor.
Çünkü yürüdüğü yolun, her şeye rağmen sabır göstermeye değer olduğuna halkı inandırabiliyor.