Sorun, o elinde bıçak, boğazından kanlar akan ve 'tinerci' olduğu söylenen genç adamın sinemaya nasıl girdiği değildi. O sokaklarda onlardan yüzlerce var. Ve herhangi bir barajı aşıp her yere girebilirler.
Sorun, biraz önce Televole için malzeme çeken medyanın show'u haline gelen, kimselerin engel olamadığı o gencin sahnede nerdeyse yarım saat kalmasıydı. Beyoğlu karakolu birkaç dakikalık mesafedeydi, oysa 15 dakika sonra gele gele tek bir polis gelebildi. O da etkisiz kaldı. Acaba Beyoğlu'nda böylesine bir asayiş yoksunluğu görünümü yaratmak, Hortum Süleyman olayında yara alan polisin özel bir tavrı mıydı? Ve Hortum Süleyman otoritesinin gerekliliği mi anlatılmak isteniyordu?
Türkiye'nin tinerci çocuklardan asayişe önemli sorunlarını simgeleyen bu olayda, sonunda kabak medyanın başında patladı. Bir kısım seyirci "Basın dışarı!" diye bağırmakla yetinmeyip, kimi kameramanları tartakladı. Ve o kavga da sonunda polise intikal etti. Oysa o medya, o kameramanlar sadece yaşanan tuhaf bir olayı saptıyorlardı. Yani asli görevlerini yapıyorlardı. Başka ne yapmaları bekleniyordu ki?
Ama Televole zihniyetine ve kimi saygısız davranışlara tepkinin, bir kısım aydınlarda gerçek bir basın düşmanlığına dönüşmekte olduğunun sinyalleri vardı o olayda...
Tinerci çocuğun "Televoleye çıkar mıyım?" diye sorması ve balkonda bulunduğu söylenen Memoli'yi istemesi de üzerinde ayrıca durulacak bir olaydı. Ve ben "Artık herkes 15 dakika için ünlü olacak" diyen toprağı bol olası Andy Warhol'u bir kez daha anmadan edemedim...
Evet, garip bir gece ve binbir mesaj içeren olaylar yaşandı. Umarım herkes oturup üzerinde düşünür ve gerekli dersleri çıkarır.
Atilla Dorsay
al.dorsay@superonline.com