|
EMİN ÖZTÜRK
|
Artılar ve eksiler
Merakla beklenen ekonomik açıklamalar dün yapıldı. Aslında IMF tarafından verilecek olan ilave mali yardımın miktarının ve ödeme takviminin kesinleşmesi dışında çok az yeni bilgi açıklandı. Bu açıklamalar dışında görebildiğimiz başka gelişmeler maalesef çok çaresiz bir durumda olunduğunun açık itirafı şeklindeydi. Yine de piyasalardaki yangının söndürülmesi yüksek ihtimal ama ortaya çıkan hasarın büyük olduğunu ve hayatın artık eskisi gibi olmayacağını görmemek mümkün değil.
Beklentiler teyid edildi
Gazeteler dün IMF'den 10 milyar dolar geleceği yönünde başlıklar atmışlardı. Başbakan da basın toplantısına hazırlanırken daha çok gazetelerdeki bilgilerden faydalanmış olmalı ki, yardımın 10 milyar dolar olacağını söyledi. Aslında ekstra yardım 7.5 milyar dolar. Bu da iyi bir rakam. Stand-by anlaşmasının henüz ödenmemiş taksitleriyle birlikte IMF'den gelen toplam paranın 10 milyar dolar civarında olacağını söylemek mümkün. Tabii extra yardım bir defada ödenmeyecek. İlk taksit 21 Aralık'ta yapılacak IMF Board toplantısından sonra bekleniyor. Dolayısıyla, dün söylediğimiz gibi, IMF'den gelecek para yatırımcılarda oluşan güven erozyonunu durdurmaya yönelik bir araç.
Bu paranın bugünün likidite sorununu doğrudan çözmediğini biliyoruz. Tabii, eğer dış yatırımcılar yapılan açıklamalardan sonra daha fazla güven duyarlarsa en azından çok kısa vadeli para girişleri olabilir.
Gerek IMF'nin bu son olayda işi ağırdan almamasını, gerekse verilecek olan ekstra mali desteğin ilk başta konuşulanlardan daha yüksek olmasını, artık Türkiye'nin yeni bir ligde olduğunun göstergesi olarak görmek mümkün. Yanlış anlamayın! Bu bir terfi değil. Sadece Türkiye'nin yükümlülüklerini ödeyememesinin yaratacağı sonuçlar artık eskisinden daha fazla dikkate alınıyor. Bu, diğer gelişmekte olan piyasalarda yaratacağı etkiler açısından da doğrudan Türkiye'de riskte olan yabancı yatırımlar açısından da böyle. Ayrıca, IMF'nin kendi kredibilitesi, Türkiye'de olacaklar ile daha fazla özdeşleşiyor.
Çaresizliğin itirafı
Dün elkonulan Demirbank için bu kararın alınabilmesi aslında Türk tarafının çaresiz kalmasının bir sonucu gibi görünüyor. Aslında bu kararın çok gecikmiş olduğunu ve bunun bedelinin de çok ağır bir biçimde ödenmiş olduğunu herkesin bilmesi gerekir. Söz konusu bankanın aşırı borçlanma ihtiyacı ve şüpheli durumu nedeniyle sözkonusu bankaya diğer bankaların ödünç para vermek istememeleri nedeniyle faizler aşırı yükselmişti. Buna rağmen Türk yetkililer, bu el koyma işlemini son günün sabahına kadar beklettiler. Muhtemelen IMF'nin olmazsa olmaz şartı olmasaydı bu da yapılmayacaktı. Bu da bize yeni oluşturulan gözetim ve denetim yapılaşmasına rağmen bu alanda çok fazla bir yol alınmadığına işaret ediyor.
Fakat çaresizliğin belki de daha büyük bir itirafı, hükümetin ve ekonomi yetkililerinin dört büyük özel bankadan acilen 250'şer milyon dolar istemiş olmaları. Bunun nedeni, muhtemelen Hazine'nin Aralık'ta dış borç ödemelerinin 900 milyon doların üzerinde olması. Ancak, bu talebin dış dünyaya verdiği sinyali bir düşünün!
Üstelik bir de Türk bankalarına verilen tüm kredilerin garanti altında olduğu söylendi. Acilen ve de zoraki olarak 1 milyar dolarına ihtiyaç duyduğunuz bir bankacılık sisteminin tüm yükümlülüklerini nasıl garanti edebilirsiniz? Diğer soruları gelecek yazılarımıza bırakıyoruz.
"Peki neden yaptık bu işi?"
Dünkü yazımızda sorduğumuz bir sorunun cevabı Merkez Bankası'nın Pazartesi gününe ilişkin bilanço verilerinden cevaplanmış oldu. Sorumuz, Pazartesi günü piyasa kapanışında Merkez Bankası'nın piyasaya 30 Kasım Perşembe günü belirlediği net iç varlık tavanını aşacak şekilde ekstra likidite verip vermediğiydi. Anlaşılan o ki, hedef 600-700 trilyon kadar aşılmış. Ancak, bizim itirazımız likidite verilmesine değil. Gerekli likidite verilmese piyasanın akşam kapanamayacağının farkındayız.
Likidite eksikliği sürerken ve henüz döviz çıkışı durmamışken bu kararın alınması için çok erken olduğunu bu kararın hemen ertesinde, 1 Aralık Cuma günü yazmıştık. Çok erken alınan bu kararın tekrar ihlal edilmesi zaruretinin doğabileceğini de vurgulamıştık. Nitekim, likidite girişinin tekrar döviz girişlerine bağlanması kuralı yalnızca bir iş günü sürdü. Kararın alınmasında dayatması olan ve ikinci defa ihlal edilmesinde onayına başvurulam IMF yetkilileri ile bizimkileri öngörülerindeki isabetten dolayı tebrik ediyoruz. Tamamını anlatmaya burada yerimiz yok ama bu olay bize son cümlesi, "peki neden yaptık bu işi!" şeklinde biten bir fıkrayı hatırlattı.
|
|
Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|