Başhekim Zekeriya'nın hastalarının sayısında yine artış oldu. Banka hastanesine; ambulans sirenlerinin bağırtıları arasında "Allah acil şifalar versin" diye kaldırılanlara 2 yeni banka daha katıldı.
Başhekim Zekeriya zorda...
Hastaneyi açalı beri...
Hasta akınına uğradı...
Kimisi iç kanamadan geliyor...
Kimisi dış darbeden...
Kimisi hortumu sıkı döşetmiş...
Kimisi konjonktür tokadı yemiş...
Kimisi devletten şamar darbesi almış...
Hasta banka sayısı 11 oldu, henüz hastaneye düşmemiş, ağrısını, sızısını, romatizması ile boyun kireçlenmesini ayakta geçirmeye çalışan sırada kaç tane var, onu piyasa bilir, konjonktür karar verir, zaman açığa çıkartır. Bunun altından kalkamazsa başhekim Zekeriya da iki seksen yere serilir, hastanelik olur.
İki yeni hasta: Parkbank ve Demirbank...
Parkbank'ı bir yana koyalım. Hastaneye gelmeden öldü. Eti-budu olmayan, halktan para toplama yetkisi bile bulunmayan, ismi-esamesi okunmayan bir banka...
Fakat diğeri demir gibi banka...
Demirbank da hastanelik...
1953 yılında kurulmuş, 47 yıldır hizmet veren banka. Bankacılık sistemi içinde yer alan toplam 80 bankanın içinde dokuzuncu, özel sektör bankaları içinde de beşinci büyük banka.
Kahve pişirmek için hem kahve, hem su, hem ateş, hem cezve, hem görgü-bilgi gerekiyor ya... Bankacı olmak için de hem sermaye, hem bina, hem teknoloji, hem sağlam bir altyapı, hem yüksek aktif kalite, hem bankacılık bilgisi, hem müşteri, hem devletle, hem başbakanlarla ve hem de borsa ve Merkez Bankası eski başkanlarına villa kiralayarak sıkı-fıkı ilişki içinde olmak gerekiyor...
Eeee bunların hepsi vardı...
Üstüne üstlük Demirbank'ın sahibi Halit Cıngıllıoğlu, sonradan türeme değil atadan-dededen zengin biriydi. Dedeleri 1926 yıllında Kayseri'de ülkenin ilk özel sektör elektrik santralini kurmuşlar, elektrik üretmişler, 1940'lı yıllarda da İstanbul Perşembe Pazarı'nda demir-sac-çimento ticaretine girip zengin olmuş, 1953 yılında da bankacılığa girip Demirbank'ı kurmuşlardı.
Demirbank iyi günler diler...
47 yıl her sabah: İşe iyi günler diyerek başlamıştı...
Bankayı iyi günlere parayla, pulla, hatırla, torpille değil ancak kafa ve çalışkanlıkla girilebilen, Harvard ayarında olan ABD'nin en iyi üniversitelerinden MIT'te okumuş oğulları Halit Cıngıllıoğlu taşımış, sahip olunan banka sayısını yurt içinde ve yurtdışında o artırmıştı.
Zaman sana uymazsa...
Sen zamana uy...
Zamana da uymuştu...
Halit Cıngıllıoğlu, ülke zenginlerinin, şu zamanda yaygın zevk olarak tattıkları tekne sahipliğinden de geri durmamıştı. Ülkenin en büyük teknesi olan "Honey Money"nin de ve onun yanında "Sweet Money ve Easy Money" adlı iki küçük sürat teknesinin de sahibi olmuştu. Honey Money'ye 2 milyon dolar harcayarak içini Necmettin Erbakan'ın da beğenerek giydiği Versace'ye özel olarak döşetmiş, Cannes koyunda demirli iken de, iddiaya göre, Alaattin Çakıcı'nın adamları tarafından yakılmıştı.
Honey; sevgilim, tatlım, kaymaklım...
Money; param, pulum, malım...
Honey Money: Sevgilim, ballı param...
Ah bu para... Gözün kör olsun para...
Ey büyük hiç ve ey büyük güç...
Demirbank, bankacılık stratejisini, son 10 yıl içinde, devlete borç vermek üzerine kurmuştu. İçerden halktan topladığı mevduatları, bu mevduatları depo ederek dışardan bulduğu dövizleri Türk Lirası'na çeviriyor ve büyük iç borç ihtiyacı olan devlete veriyor, yüksek faizler alıyordu. Böylece Demirbank, ikinci lig bankası olmaktan çıkıyor ve birinci lig bankaları arasına girerek sistemin 9. büyük bankası oluyordu.
Demirbank en büyük oyuncu...
"Market maker" oluyordu...
Sanki devletin kafasının içini biliyordu...
Herkes Demirbank'ı izliyordu...
Bugünlere geldiğinde...
Devlete borç vererek ondan aldığı Hazine kağıdı miktarı 6 milyar dolara ulaşmıştı. Enflasyonu ve faizleri indirmeyi amaçlamış ekonomik programın en büyük destekçisi Demirbank olmuştu. Hesabını, devletin politikasından kazanmak üzerine kurmuş, elindeki 6 milyar doları (yaklaşık 4 katrilyon 200 trilyon lira) ortalama yüzde 35 faizle devlete yatırmıştı.
Hesap, faizlerin inmesi...
Yüksek kâr etmek üzerineydi.
Ancak bu son kriz patlayınca ve Demirbank ortalama olarak yüzde 70'den para toplamak zorunda kalınca; günde 30 trilyon lira zarar etmeye başladı. 10 günde 500 milyon dolar yitirdi ve sermayesi eriyiverdi.
Devletten kazanmıştı...
Devletin ekonomideki hesabı tutmadı...
Piyasadan tokat yedi...
Honey Money...