Doğayla baş başa tatil geçirmek isteyenler, kentlerden uzaklaşıp, ya mevsim koşullarına uygun yerler arayacaklardır kendilerine (örneğin kış mevsiminde karlı göller, dağlar ve ormanlar), ya da tam tersini yapıp, yaz aylarında dolup taşan Akdeniz'in ıssızlaşmış sahil kasabalarına doğru yol alacaklardır. Doğanın her an insanın karşısına çıkaracağı sürprizlere de hazır olmak gerekecektir bu arada... Dağbaşında, yazdan kalma masmavi bir gökte ısrarla parlayan güneş de olabilir bu; denizin üzerine lapa lapa kar yağdıran kış bulutları da... Ama yine de Meis'in sevdalısı Kaş'ı hararetle tavsiye ediyoruz. Ekim'in 29'unda toplu bir eğlence ile sezonu kapatan güneyin gözdelerinden Kaş'ta, yaşam devam ediyor. Beyaz badanalı evlerin arasından kıvrılarak inen daracık sokaklardaki, küçük küçük dükkânlar, barlar, kafeler, kış aylarına rastlasa da uzunca tatillerde açık oluyor genellikle. Sahilde, Küçük ve Büyük Çakıl plajlarında ya da büyük beyaz kaya teraslarında oturup Akdeniz'in mavisini seyredip, dalgaların sesini dinlemek, belki inanılması zor ama güneşlenmek için bile Kaş'ın havası her zaman sürprizlerle dolu.

Meraklı gözlerden kendini saklayan batık kent Kekova ve Likya mezarları ile gizemli Kale, denizden 2 saat uzaklıkta; karadan Üçağız üzerinden daha da yakın. Lokantalar, kafeler ve teknelerle kuşatılmış küçük limanın gözleri ise hep karşılarda. Kaş'ın sevdalısı Meis, nereye giderseniz gidin hep sizi gözler. Çukurbağ yarımadasındaki antik tiyatronun üst basamaklarında otururken, tepelere tırmanıp kaya mezarlar arasında dolaşırken, bir kafede ya da restoranda masaya kurulmuş keyifle şarabınızı yudumlarken belki de kaldığınız otelin penceresi veya balkonundan dışarı şöyle bir göz atarken o, hep gözlerinizin önündedir. Yaz kalabalığından uzakta Kaş, bu mevsimde bir başka güzeldir.