kapat

Pazar Eki
03.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

HIV pozitif bir eş arıyorum
Selahattin Demirer 10 yıldır HIV pozitif. Yani AIDS virüsünü taşıyor. Önce sağlığını, sonra işini ve AIDS bulaştırdığı karısı ve kızını kaybetti. Şimdi tek derdi insanları AIDS konusunda bilgilendirmek. Ama onun da hayalleri var: Evlenmek ve çocuk sahibi olmak

Selahattin Demirer, Dünya AIDS günü dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında karşımıza çıktığında beklediğimizden çok daha sağlıklı, oturaklı ve bilinçliydi. Hiç gocunmadan yaşadıklarını anlatıyor. Öyle marjinal bir hayatı yok, tam bir Anadolu insanı. Bu nedenle Demirer'in ortaya çıkması, AIDS'i sadece homoseksüellerin, travestilerin ve fahişelerin hastalığı sanan Türkiye için daha büyük önem taşıyor.

Aksaray Ortaköy'de yaşayan Selahattin Demirer'in altı yaşında babası, 14 yaşında da annesi ölür. Askerliğini yaptıktan sonra Romanya'ya gitmeye karar verir. Orada birkaç kız arkadaşı olur.

Sonra Türkiye'ye geri döner. Görücü usulüyle evlenir. Karısı kısa sürede hamile kalır. Bebeğin doğumunu beklerken rahatsızlanır. Ankara Numune Hastanesi'nde karaciğer ve safra kesesinden ameliyat olur. Bu arada kızı doğmuştur. Doktorlarla sohbet ederken Romanya'daki günlerinden ve kız arkadaşlarından söz eder. Doktor HIV testi yaptırıp yaptırmadığını sorunca testi olur, HIV pozitif olduğu ortaya çıkar. Karısına ve çocuğuna da test yaptırır. Sonuç: Tüm aile HIV pozitif.

İlaçları temin edip tedaviye başlaması gerekir, ancak Selahattin Demirer işsizdir. Yeşil kart çıkartır, kaymakamlık da yardım eder, ancak geçinmeleri için bu yetmez.

Sağlık Bakanı'na çıkar. Bakan, Ankara Metrosunda çalışabileceğini söyler. AIDS hastasıyım, istesem de çalışamam deyince de "başka iş yok" der. Demirer, birçok bakan, milletvekili ve bürokratla görüşür. Nihayet 1996'da, Yıldırım Aktuna'nın yardımıyla Ortaköy Devlet Hastanesi'nde santral memuru olarak işe başlar. Kadro ve sigorta yoktur ve cüzi bir maaş almaktadır.

Aradan iki yıl geçer. Ankara'ya kontrole gidecekleri günün öncesinde kızının öksürüğü tutar. Hastaneye götürür. Muayene edilir ve bir iğne yapılır. İğneden hemen sonra kızı çırpınmaya başlar. Bir iki saat içinde de ölür. Solunum yetmezliği denir. Kızlarının ani ölümü karı kocayı çok etkiler. Anne hayata küser ve AIDS tedavisini reddeder.

Bu arada ünlü bir köşe yazarı, "Devlet Hastanesinde bir AIDS'li çalışıyor, bu ne rezalet" diye bir yazı yazar. Birkaç hafta sonra hastaneye yeni bir doktor gelir ve Selahattin Bey'in işine son verir. Gerekçe: Hastalar, hastaneye gelmekten korkuyor.

On gün sonra karısı ölür.

Demirer çok defa intihar etmeyi düşünür. Hayata ve kendisine lanet eder. İşsiz kaldığı o dönemde kitabını yazmaya karar verir. Şimdi araya Sağlık Bakanlığının girmesiyle tekrar Ortaköy Devlet Hastanesi'nde, 50 milyon maaşa, evrak bölümünde çalışıyor.

Durumunuz nedir?

Şu an rahatsızlığım yok. Ara ara bazı enfeksiyonlar oluyor.

Bütün AIDS hastaları köşe bucak kaçarken siz nasıl oluyor da şehir şehir gezip ben HIV Pozitif'im diyebiliyorsunuz?

Çünkü kaybedecek hiç bir şeyim kalmadı... Karımı, çocuğumu, işimi... O kadar sıkıntı var ki. Sevk yüzünden her seferinde sorguya çekiliyorum. O sırada ayakta duracak halim olmayabiliyor. İlk seferlerinde "sizin gibiler insanlığın ve Türkiye'nin yüz karası" diye hastaneden kovmuşlardı. "Boşuna uğraşma öleceksin" diyenler oluyor. Yani AIDS Savaşım Derneği olmasaydı hakikaten ben çoktan ölmüştüm. Ben yaşadım ya, mücadele ettim, ispat ettim, kendimi bırakmadım, düzenli bir hayatı yaşadım ya, bunu anlatabilmek için toplum önüne çıkıyorum.

Yaşadığınız kasabada nasıl davranıyorlar size?

Önce tepkiliydiler. Benim aralarına karışmamı istemediler. Her gün ölmektense bir gün öleyim dedim. Açıkladım hastalığımı herkese. Onlarla sohbet ettim. Onları ikna ederek bana daha sıcak yaklaşmalarını sağladım. Hayatım normal devam ediyor.

Yaşadığınız yeri terk etmeyi düşündünüz mü?

Yok. Bana destek oluyor herkes.

Neden kitap yazdınız?

Eşimi ve işimi kaybettikten sonra yalnız kaldım. Yaşadıklarımı anlatmaya çalıştım. Başına gelmeden kimse bilmiyor ne yapması gerektiğini. Kitap aynı zamanda bir AIDS hastası rehberi.

Gelecek için hayalleriniz var mı?

Var. Şu an çok zor... Hastalığın yenilebilmesi kadar zor ama... Tekrar baba olmak istiyorum... Çocuğumu erken kaybettim, çocuk sevgisi içimde kaldı. Bunun için evlenmeyi düşünebilirim. Ama benim konumumda olan biriyle.

HIV Pozitif olan biri mi?

Evet. Hem hayatı paylaşmak hem birbirimize destek vermek için. Karşımdakinin benim kadar mücadeleci olması gerekiyor. İki gün sonra pes ederse beni de yıkar...

AIDS'de son durum
Afrika tam anlamıyla hastalığın pençesinde; Dünya toplamı olan 36.1 milyon'un 25.3 milyonu Afrika'da. Her iki gebeden biri AIDS. AIDS olan anneler çocuklarını emzirmediği vakit çocuk üç yıl içinde açlıktan ölüyor, emzirdiği vakit beş yıl içinde AIDS'ten ölüyor. Tayland'ın içinde bulunduğu güney ve güneydoğu Asya ülkelerinde rakam: 5.8 milyon.

Türkiye'de Haziran 2000 itibarıyla 1067 HIV/AIDS vakası var. Ancak gerçek rakamın bunun çok çok üstünde olduğu tahmin ediliyor. Gelişmiş Batı ülkelerinde HIV/AIDS vakarının yanı sıra hastalık sayesinde gelişen enfeksiyonlar (verem, tifüs, zatürre) da dikkate alınarak istatistikler yapılıyor. Ancak Türkiye'de test yaptırıp pozitif sonucu alanlar dışında bir istatistik çalışması yok.

Hastalıktan korunmanın etkin bir yolu prezervatif. ABD'de üniversite öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre hastalığı herkes biliyor ama buna rağmen prezervatif kullanma oranı sadece yüzde 21. Genel kanı "prezervatifi beraber olduğum kişiye bağlı olarak kullanırım". Halbuki her HIV/AIDS hastası virüsü en az 50 kişiye bulaştırıyor. Hayatınız boyunca bir kere ilişkiye girmiş olsanız dahi hastalığı kapabiliyorsunuz.

Bir AIDS hastasının devlete maliyeti 50 bin dolar. Bu nedenle ABD'de her yıl milyonlarca dolar AIDS eğitimi için harcanıyor. Türkiye'de en son yıllar önce "tek çare tek eşlilik" şeklinde son derece manasız bir kampanya yapıldı.

Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri HIV/AIDS vakalarını sabitleştirmeyi başardı. (ABD 900 bin, Batı Avrupa 540 bin) Bunu kan ve kan ürünlerindeki sıkı denetime ve test yaptırabilme kolaylığına bağlıyorlar. Türkiye'de ise HIV pozitiflilerin kan tahlilini bile reddedebiliyorlar.

Virüsün vücuda girmesinden sonra hastaların yüzde 15'inde gribal enfeksiyona benzer bir durum oluyor. Yüzde 85'inin ruhu bile duymuyor. Test ancak 12 hafta sonra doğru sonucu veriyor. Yani şüpheli bir ilişkiden hemen sonra yapılan testler bir işe yaramıyor.

AIDS tedavisi için ilk ilaç 1985'te çıktı. Halen o ilaç kombinasyonu kullanılıyor. Kesin tedavi söz konusu değil ancak ilaç alındığı sürece hasta normal yaşam süresinde yaşayabiliyor. İlacın aylık maliyeti 1000 dolar. Düzenli ve ömür boyu kullanılması gerekiyor. Yan etkileri var. Üstelik bazı durumlarda ilaç etkisiz hale de gelebiliyor.

MUTLU TÖNBEKİCİ


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır