kapat

06.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


İlişkiler nasıl düzelecek!..

Ahmet Taner Kışlalı, Türk-Yunan ilişkilerinin nasıl düzelebileceğini keşfetmişti..

"İşe Ege'den, Kıbrıs'tan başlarsak, bir adım ilerleyemeyiz.. İki ülke de politikacılar tarafından yönetiliyor, iki tarafta da milliyetçi duygular kuvvetli.. Bu aşamada bu iki konuda sonuç almak imkansız.. Onun için bu iki konuyu bir yana bırakalım. Türk-Yunan kültürel ve sportif ilişkilerini geliştirelim. Ticareti hızlandıralım. Karşılıklı turizme ivme kazandıralım. Hatta ortak turizm planlamaları yapalım" diyordu.. Bunları Yunanlı meslekdaşı Kültür Bakanı'na da söyledi ve elini uzattı. Zamanın Yunan bakanı bu eli sıkamadı.. Neler kaybettik karşılıklı..

Ermenistan Devlet Balesinin İstanbul'daki gösterisinin adının "Dansın Büyüsü" olması, acaba kaderin vermek istediği bir mesaj mı?..

Amerikan-Çin ilişkilerinin bir pinpon topu ile başladığını düşünürseniz, Suren Çançuryan yönetimindeki ekibin büyüleyici danslarının da aslında böyle bir adım olduğunu hissedebilirsiniz..

Tesadüfen gittim gösteriye.. Abdullah Kiğılı dostum Borsa Lokantasında bir iftar daveti veriyordu. Geçerken, Lütfi Kırdar'ın kapısında afişleri gördüm.. O gece ve ertesi gün.. O gece maç var, imkansız.. Ertesi gün matine uygun..

Türk-Ermeni İş Geliştirme Komitesi diye bir kuruluş var.. Onlar organize etmişler.. Cumartesi sabahı aradım. Dikran Bey çıktı telefona.. Dikran Altun..

"Bakın hem de ne iyi okuyucunuzum.. Size 8'inci sıradan yer ayırdım. Çünkü siz geniş sahnelerde kalabalık gösterilerin ön sıralardan iyi izlenemediğini defalarca yazdınız" dedi..

Öğleden sonra Dikran Bey kapıda karşıladı beni.. Melkon Artinyan ile de orda tanıştım.. Melkon Bey Türk-Ermeni İş Geliştirme Komitesi'nin asbaşkanı..

Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki yok.. İş de yok aslında geliştirecek.. O zaman bu ne?..

Bu işte Ahmet'in yapmaya çalıştığı şey..

Önce uluslar arasında dostluk ve yakınlık havasını yarattınız mı gerisi gelir..

Dansın Büyüsü işte burda..

Kim kimden almış, kim kimden öykünmüş bilmem.. Bilmem önemli de değil zaten.. Önemli olan binlerce yıl içiçe aşamış bu iki milletin çok zengin kültürlerinin büyük bölümünün ortak olduğu..

Bu müzik, bu dans, benim müziğim, benim danslarım.. Onu hissediyorsunuz..

Şimdi, bu ziyarete bir Türk grubunun karşılık vermesi söz konusu..

Melkon Bey "Ayni büyüklükte bir grubu göndermek isterdik ama, gücümüz yetmez" dedi..

Ne demek yetmez..

Ermenistan Devlet Dans Topluluğu İstanbul'a geliyor da, Türk Devlet Folklör Balesi Erivan'a niye gitmiyor?.. Artık adını dahi anmak istemediğim Kültür Bakanından hayır gelmezse, çok atak, çok yürekli bir turizm bakanımız var.. O yardımcı olabilir..

Niye Erivan'daki insanlar da, kendi salonlarında bizim folklör balemizi, mesela Ulvi Cemal'in Köçekçesini dinler ve izlerken tıpkı benim gibi "Aaa.. Bunların hepsi bana ne kadar yakın" hissine kapılmasınlar.. Neden onlar da, bu iki milletin binlerce yıl nasıl içiçe yaşadığını düşünüp, bugünün kundakçılarını lanetlemesinler?..

Neden onlar da dansın büyüsüne kapılmasınlar?..

Türkiye ile Ermenistan iki dost ülke olduklarında, görelim bakalım, bir daha o kundakçılar, yangın çıkarmaya elverişli ortam bulabilecekler mi?..

Yüzlerce yıldır zaten içiçe geçmiş kültürel ilişkileri en üst düzeyde sürdürebilirsek, arkası hızla gelecektir.. Sonra spor, derken iş, turizm derken, bir bakacağız ki aslında sorun morun yokmuş..

Kendimizi "Dansın Büyüsü"ne bir bırakabilirsek..

TEBESSÜM
Fıkra Erkin Usman'dan

Zengin Temel Boğaz'da bir yalı aldı. Anlaştığı bayan dekoratör yatak odasını beyaza boyadı.

Temel beğenmedi ve duvarları çeşitli renklere boyattı. Dört gün sonra duvarlar, sarı, mavi, kırmızı ve yeşil olmuştu. İşini tamamlayan bayan dekaratör sordu: "Tavan ne renk olsun..."

Temel'in yanıtı şöyle oldu:

"O da Fadime'nin zevki artık..."

SEVDİĞİM LAFLAR
Hiçbir şeye sahip değilseniz, hiçbir şey kaybedemezsiniz.

William Shakespeare

(Teşekkürler Özcan)

Kilis'in asıl kurtuluşu..
Ben Kilis'te iken, bir tek ortaokul vardı.. Ortaokul Müdürü, Kilis'in ileri gelenlerinden olurdu.. Kaymakam.. Tabur Komutanı.. Ortaokul Müdürü..

Zamanın müdürü Korkmaz Beyi iyi hatırlarım. Babamın yakın arkadaşı idi. Çocukları şimdi İstanbul'da bu kentin en geleneksel Antep Lokantasını işletiyorlar. Sirkeci'de, Doğu Bank'ın oralarda Atadan Kebapçı.. Yolunuz düşerse bir uğrayın mutlak.. Korkmaz Beyin oğlu Coşkun'a da benden selam söyleyin.. "Çoktandır uğrayamamış, gözlerinden öpüyor" deyin.. Lahmacunla başlayın.. Bu lahmacunun farkını hemen fark edeceksiniz.. Bir Halep işi ısmarlayın, ana yemek.. Kapanışta da, bir künefe.. Gerçek künefe..

Sonra Korkmaz Bey'e bir fatiha yollarsınız ayrılırken..

Ortayı bitiren çocuklar, daha fazla okumak isterlerse, ve ailelerinin gücü yetiyorsa, başka kente, yatılı giderlerdi. Genelde İstanbul'a..

Bu dediğim 50 yıl öncesi..

7 Aralık, Kilis'in Fransız işgalinden kurtuluşunun yıldönümü.. Törenlerde baş rol, kasabanın tek ortaokulunun öğrencilerinde olurdu. Şiirleri onlar okur, konuşmaları onlar yapar, boru ve trampet takımları ile geçitlere onlar eşlik ederlerdi. Kilis Kemaliye İlkokulunun öğrencisiydim ben.. Eski Vali Güner Özmen, nerdeyse yıkılacak bu tarihi okulu, başını çektiği ile bir kampanya ile yeniletti.. Bir türlü denk düşürüp gidemedim ve göremedim..

İlkokul öğrencileri, ortaokullu ağabeylere nasıl gıpta ile bakardı. Nasıl imrenirdi, büyüsek de o izci kıyafetlerini giysek, trampet çalsak diye.. Ağabeyim Öcal ortaokuldaydı.. İzci'ydi. Trampeti vardı.. Bu yüzden iyi bilirim ortaokullu ağabeylere gıptanın ne demek olduğunu.. Ama en çok, izci fularına bayılırdım ağabeyimin.. Bugünkü fular merakımın temelleri o günlerde atılmış olmalı..

Yarın 7 Aralık..

Kilis'in kurtuluşunun 79'uncu yıldönümü..

Kilis'in vilayet oluşunun da beşinci yılı..

Ama yarınki 7 Aralık'ın çok daha büyük bir anlamı olacak..

Yarın Kilis Üniversitesi'nin temelleri atılacak.

Muallim Rifat Üniversitesi..

50 yıl önce lisesi olmayan Kilis, milenyumu Üniversite ile karşılıyor..

Asıl kurtuluş galiba bu..

Hayırlı olsun Kilisim!..

Nice kurtuluşlara..

Su rezaleti..
Dünya böyle rezalet gördü mü acaba?.. İl Sağlık Müdürlüğü halka içme suyu satan 7 firmanın sularının sağlığa zararlı olduğunu belirliyor. Satışlarını 7 gün süre ile yasaklıyor. Kararı medyaya açıklıyor.

7 gün sonra bu firmalar yeniden kontrol edilecek, gereken önlemleri aldığı belirlenenlere satış izni verilecek.

Buraya kadarı iyi.. Sonrası tam rezillik..

Ertesi gün bu firmalardan biri gazetelere ilan vererek böyle bir kararın olmadığını, ticari itibarlarını zedeleyenler hakkında tazminat davaları açılacağını duyuruyor..

Daha ertesi gün durum daha da rezillik..

Halk sağlığına zararlı olduğu gerekçesi ile satışları durdurulan suların, şaldır şaldır satıldığını gazeteler tespit ediyor..

Bayiler "Bize bir tebligat gelmedi ki" diyorlar..

Yuh kere yuh!..

İnsanların sağlığı söz konusu olduğunda dahi böylesine vurdum duymaz bir devlet olur mu?..

Olur mu, Sayın Valim?..

Vay benim köse sakalım!..

Hoş geldin Ahmet!..
Ahmet dediğim, Ahmet Turan Altıner.. Her başarılı mimar gibi, mimarlık dışında iş yapıyor.. Ben mimarlıkta başarılı olmuş mimar çok az tanıdım.. Amerikalılar "En iyi mimar ölü mimardır" derler.. Yanlış.. En iyi mimar doğmamış mimardır.. Çünkü ölene kadar yaptıklarını temizlemeye kuşaklar yetmez..

Ahmet Turan Altıner gazeteci..

Gelişim'de beraberdik. Harika bir mimari ve ve dekorasyon dergisi çıkarırdı. Harika dergiler bu ülkede yaşamadığı için gitti.. Ahmet müthiş mizahını "Testus" adını verdiği, güya test, aslında müthiş hiciv ve bilgilerle dolu köşesinde sürdürürken, bu mizahı anlamayanlar işine son verdiler.. Piyasadaki en zengin Temel derlemelerini yapıp kitap halinde çıkardı, ama yazar olarak unutuluyordu.. Mehmet Yılmaz hatırlamış.. Pazar Milliyet'te Ahmet'i yeniden bulmanın keyfini yaşadım..

Hoş geldin Ahmet!..

Yaşa Mehmet!.

BİZİM DUVAR
Nuriş, Bergamaya gidince Siyanuriş oldu.

Hakan&Utku

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır