kapat

06.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Aah ah, ahdan sonra yine ah...

21. Yüzyıl'ın daha ilk yılında hızla kendini göstermeye başlayan saydamlaşma ve globalleşme süreci karşısında; Türkiye'nin kendi kendini ne kadar kötü yönetmiş olduğunun da iyice ortaya çıkması gerekiyordu...

Biten yüzyılı da rezalet bir fiyaskoyla köküne kadar ıskalamış ve "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 65 basamak altında kalmış bir Türkiye...

Şimdi bu durumun Dünya vitrininde, dört bir yanıyla ortaya çıkması dönemi geldi.

Bu dönem neden geldi?

Türkiye, "onlar-biz" ayrışmasının ve "Türk'e Türk'den başka dost yok" sloganlarının arkasında; "Türk'e Türk propagandası" yapıp durmanın hamasetçi söylemleriyle, sürekli kendi içini hapazlamış ve "adam başına düşen ulusal gelir birimi" açısından, enternasyonal tabloda 93. sıraya düşmüştü.

Halk yığınları için; bağımsızlık övünmeleriyle kendi öz egemenleri tarafından iyice ezilmişliğe oranla; globalleşmeyle bütünleşmenin ne kadar daha kalkındırıcı ve avantajlı olduğunun kanıtlanabilmesi konusunda, çok tipik bir modeldi Türkiye...

Ve Türkiye, Avrupa Birliğine alındıktan sonra, Akdeniz'deki 200 milyonluk İslam alemini tümden afallatacak bir refaha kavuşacak ve 2025'den sonra "adam başına düşen ulusal gelir", sade 20 bin dolara yaklaşmış olmayacak; "ulusal gelir dağılımındaki bozukluk ve dengesizlik" de bitmiş olacaktı...

Bağımsızlık döneminde kendi kendini çökertmiş bir Türkiye ile globalleşme sürecine katıldıktan sonra hızla çağdaşlaşıvermiş bir Türkiye; özellikle İslam aleminin karşısına oturtulacaktı...

Elbet böyle bir değişim; kendi egemenlik çıkarlarının bozulmasından ürken kesimlerce frenlenmek istenecek ve bu da bir takım çalkantılara neden olacak...

Bu kaçınılmaz... O nedenle de önümüzdeki 10-15 yıl, ülke için çok zor bir dönem olabilir.

Dileriz doğru çıkmaz bu öngörümüz..

Köylülüğü aşamamış toplumların siyasal açıdan bağımsızlaşması, evrensel planda ne işe yaradı?

Silah satışlarının artmasına yaradı... Bağımsızlaşan ülkeler, muazzam bir silah pazarı oluşturdular. Ve bağımsızlaşmış ülkelerin halkları, yine yoksul kaldılar... Ayrıca bir de, egemenlerin hapazlamacılığı eklendi bunun üstüne... Kitlelerin uyanması ise hamasi demagojilerle sürekli afyonlanıyordu...

Böylesi bir talancılığa karşı çıkan ozanlar, yazı-çizi adamları, sanatçılar ve bilimciler; iyice eziliyor, zindanlara tıkılıyor ve yok ediliyordu.

Globalleşme süreci, silah pazarlarının genişletilmesi için halk yığınlarının yoksul bırakılmasına karşı olan bir süreç...

Değişen üretim biçimleriyle, hızla artmakta olan Ğcep telefonları, bilgisayarlar, İnternet türü- çağdaş üretimlerin, geniş halk kitleleri tarafından emilmesi gerek...

Ayrıca yeryüzündeki 5 milyar yoksulun da, Avrupa gibi gelişmiş yörelere göçe başlamalarının önlenmesi gerek...

O nedenle halk yığınlarının kendi yörelerinde zengin edilmesi şart..

25 yıla kadar globalleştirilecek olan Türkiye, çarpıcı bir örnek olacak, özellikle yoksul İslam alemine...

21. Yüzyıl benim kuşağımın yüzyılı değil...

Ama şimdiden 2050 İstanbul'unun evrensel ihtişamını görüyor gibiyim. O dönemlerin kuşakları bizlerden çok daha mutlu yaşayacaklar.

İnsanlık kötüye gitmez, Türkiye de gitmez... Bizlere, hamaset demagojileriyle maskelenmiş iç talan dönemleri rastladı...

10-15 yıl daha sürebilir çalkantılar... Yine de enseyi karartmayın..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır