Gökten melekler, başlarında Zübeyr'in (R.A.) sarı sarığı gibi sarıklar olduğu halde iniverdiler, Müslamanlar'ın yardımına koşup onların safında savaştılar.
Zübeyr, Bedir günü Said oğlu Ubeyde ile karşılaştı. Bu adamın Kureyş içinde künyesi, Ebõ Zatilkerş idi. Boyunun uzunluğu ve kuvveti ile şöhret bulmuştu. Bu yüzden Kureyş onu daima önüne geçirirdi.
Zübeyr ile ikisi karşılaştılar. Ebõ Zatilkerş baştan ayağa zırhlara bürünmüş vaziyetteydi. Sadece gözleri görünüyordu. Onun bu hali karşısında Zübeyr bir an şaşkınlığa düştü. Baştan ayağa zırhlara bürünmüş ve silahlı olan bu güçlü kuvvetli, iri cüsseli adamı neresinden, nasıl öldürülebilecekti? Düşünmeye başladı. Nihayet Allah onun kalbine güzel bir ilhamda bulundu.
Bu ihlamla Zübeyr adamın etrafında dolaşmaya başladı. Elinde hicret ettiğinde Habeşistan'dan almış olduğu, kısa bir kılıç vardı. Bir iki dolaştıktan sonra, birden durup kısa kılıcı kaldırdığı gibi, daha adam ne olacağını anlamaya fırsat bulamadan gözüne saplayıverdi. Kılıcın ucu, göz açıp kapamadan adamın kafasının ardından görünmüştü bile. Ebõ Zatilkerş can havli ile bağırmaya başladı. Sesi soluğu yavaş yavaş tükendi. Yere düştü katıldı kaldı. Kısa kılıç hâlâ gözünde saplı duruyordu. Zübeyr üzerine çıktı. Karnına basarak çıkarmak için kılıca sarıldı. Kılıç o kadar sıkışmıştı ki, zorla sallaya sallaya ancak çıkarabildi.
Savaş şiddetlenmişti. Müslümanlar, yardımlarına koşan meleklerle birlikte buğday biçercesine kâfir biçip yerlere seriyorlardı. Nihayet Allah'ın yardımı ile Müslümanlar galip geldiler.