Şimdilerde üniversite öğrencisi olan gençler, o günlerde daha okula bile gitmiyorlardı..
O nedenle 32. Gün'ün nasıl başladığını hatırlamayabilirler...
Hatırlatmak için Mehmet Ali Birand şöyle bir şey yapabilir mi?
O ilk 32. Gün programını onbeşinci yıl anısına kesintisiz yayınlayabilir mi?
Özellikle "genç iletişimciler"in, Türkiye'nin medya alanında geldiği noktayı gözlemleyebilmesi için...
Ama, program başlamadan önce, o ilk bölümle ilgili olarak gazetelerde çıkan "eleştiriler"i de mutlaka yayınlamalıdır Birand:
"Muhteşem bir programdı..."
"32. Gün dört dörtlüktü"
"TV'de devrim.."
"32. Gün adlı yeni haber program, TV seyircilerinden tam not aldı."
"İşte program, işte gazetecilik!.."
Bu yazılardan sonra, ekranda ilk programın jeneriği belirmelidir.
Program bittikten sonra görüşleri alınacak genç iletişimciler, şöyle söyleyeceklerdir:
"Bu muydu?"
"Ama bu çok kötü bir program!.."
Evet, buydu...
Ama kötü bir program değildi..
Sadece, 1985'e ait bir programdı..
Bugün hepimiz 2000'de yaşıyoruz.. Ve o ilk 32.Gün'e, 2000'in penceresinden bakabiliyoruz ancak...
Biz, "o"nu yapanlar bile unutuyoruz..
Biz, "o"nu yapanlar, yani 3 kişi.. (yazıyla: "üç kişi"..)
Bitiş jeneriği en kısa programdı 32. Gün..
Hazırlayanlarla ilgili isim listesinin başlamasıyla bitmesi bir olurdu.
Aslında programın da başlamasıyla bitmesi bir olmuştu..
İlk 32. Gün, tam tamına otuziki dakika sürmüştü.
Banttan yayınlanmıştı.. Canlı değildi.. Günler öncesinden kaydedilmişti üstelik..
Zaten ayda bir, evet ayda bir yayınlanıyordu... Bir de kayıt tarihi ile yayın tarihi arasında geçen sürede iyice eskiyordu..
İlk programda neler mi vardı?
Türk televizyonlarında ilk kez AIDS olayı.. (Türk televizyonları da lâfın gelişi.. O günlerde tek Türk televizyonu vardı, o da TRT.)
Gazetelerin kıyısında köşesinde yer alan "AIDS" ilk kez ekrana taşınıyordu..
Belçikalı bir doktor, Türk izleyicilere AIDS'ten bahsediyordu!
Sonra; Soğuk Savaş'ın son yıllarında "casuslar savaşı"..
Program renklensin diye, bir videocu dükkanından James Bond kaseti kiralayıp, apartma görüntüler koymuştuk içine..
NATO Genel Sekreteri'yle röportaj, ilk programda mıydı, yoksa ikincisinde mi, hatırlayamıyorum..
Ama, o ilk 32. Gün, Türkiye'nin Washington ve Moskova Büyükelçileri'yle yapılan "telefon röportajları"yla son bulmuştu. (Canlı değil tabi..)
Bu telefon röportajlarının kaydı yapılırken, stüdyoya kamyonla giren Belçikalı görevli, süremizi aştığımız gerekçesiyle, dekorumuzun panolarını toplamaya başlamıştı..
Söylemeye gerek yok: İlk 32. Gün'ler, Türk televizyonlarının bu ilk önemli ve yerli haber programı, yabancı bir ülkede, Belçika'da çekiliyordu.
Şimdi tarih, 5 Aralık 2000...
32.Gün, ekranda onbeşinci yılını kutluyor..
O "üç kişi"den sonra, yüzlerce televizyoncunun ve gazetecinin isimleri akıp gitti bitiş jeneriğinde..
Ama yalnız onlar mı?
Bir de Türkiye'nin geride kalan onbeş yılı için bir bitiş jeneriği yapılsa..
Yani... Ülkeyi bugüne hazırlayanlar...
Dört Cumhurbaşkanı: Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer...
Sekiz Başbakan: Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, yine Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit..
Dışişleri Bakanları'nın sayısını ben unuttum..
Galatasaray, şampiyonluk istatistiğinde Fenerbahçe'yi yakalayıp geçeceğini hayal bile edemezdi o günlerde.. Ama "Avrupalı" olmanın ilk adımlarını da atmaya başlamıştı..
32.tGün'ün yayınlandığı TRT ekranlarında, Dallas en çok seyredilen diziydi hala..
Kartallar Yüksek Uçar, yabancı dizileri zorluyor, Küçük Ağa arkadan geliyordu..
Bizimkiler diye bir dizi, Cumartesi ekranında öğleden sonra, kendine yer ayırıyordu..
Dört yıl sonra, ilk özel televizyon çanaklardan sinyal yollamaya başladı Türkiye'ye..
Sonrası çığ gibi geldi..
Şimdi biz ve Birand, neredeyse her gün bir 32. Gün yapıyoruz ekranda "yüzlerce rakibimizle" birlikte..
Her şey canlı canlı, her şey çok sıcak.. Ama her şey az sonra..
Oysa her şey çok önce başlamıştı.. Az sonradan çok önce.. Ve daha dün gibi.. Ve.. 32. yıla az kaldı.. Yani 32.Yıl, az sonra...