İL Sağlık Müdürlüğü İstanbul'da dolumu yapılıp pazarlanan içme sularından bazılarının halk sağlığına zararlı olduğunu saptadı. Bu firmaları kamuoyuna açıkladı. Ama sakıncalı suların satışları bu açıklamadan sonra da sürdü. Yani, üretimlerinin durdurulması yolunda hiç bir önlem alınmadı. İl Sağlık Müdürü Dr. Osman Karaaslan, neden "satış durdurma önlemi" alınmadığını şöyle bir mantıkla izah etti.
"BİZ kirli suları İstanbullular'a duyurduk. Vatandaş bu suları içmesin, diğerlerini içsin. Kirli olduğunu bile bile alıyorlarsa biz ne yapabiliriz? Biraz da vatandaşın bilinçlenmesi lazım."
ELBETTE ki vatandaşın bilinçlenmesini, Sağlık Müdürlüğü'nün müdahalesine bile gerek kalmadan sağlığa zararlı, hileli tüketim maddelerini kendi sivil toplum örgütleriyle saptayıp boykot etmesini gönül arzu ediyor. Ama bu demek değil ki, ilgili ve sorumlu kuruluşlar "Bilinçlenseydi efendim" diye, topu vatandaşa atıp kenara çekilebilir.
SAYIN Dr. Karaslan'ın mantığına göre kiremit tozundan pastırma çemeni, patates ezmesinden kaşar peyniri, eşek etinden sucuk imal edenler de, şayet firma isimleri kamuoyuna açıklanırsa üretim ve satışı sürdürebilecekler. İçme suyu gibi en yaşamsal bir maddede halk sağlığı ile oynanmasıyla bu saydıklarımız arasında ne fark var? Hatta "hileli su", bunlardan çok daha vahim değil mi?
GÖREVİ halk sağlığını gözetip kollamak olan resmi kuruluşlar, "bilinç eksikliği" gibi gerekçelerle temel sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmekten geri kalmamalı; önce kendi işlerine bakmalı.