kapat

29.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Neyin kavgası?

Milli Güvenlik Kurulu'nun "Avrupa Birliği ve Türkçe TV"yi görüşeceği toplantıya 24 saat kala MİT Müsteşarı'nın "Avrupa Birliği ve Kürtçe TV" konusundaki liberal görüşlerini açıklamasını nasıl yorumlamalı?

Hele askerlerin Kürtçe TV'ye karşı olduğu bilinirken?..

Güvenlik birimleri arasında içten içe süren bir çekişme mi su yüzüne çıkıyor?

Sanmam...

"Çekişme" daha "derinde..."

Açıklamanın Başbakan'ın bilgisi dahilinde ve izniyle yapıldığı gözönüne alınırsa, Ecevit'in, ortağı MHP'ye, bugün toplanacak MGK'ya ve genelde kamuoyuna "açık bir istihbarat notu" göndermek istediği düşünülebilir.

MİT, AB üyeliğinin ve Kürtçe televizyonun ülkeyi böleceğine inananlara "Bizde böyle bir istihbarat yok" diyor ve ellerindeki kozu alıyor.

Kürtçe TV'ye yeşil ışık yakarak bu konuda ortağı MHP ve MGK'nın bir kanadıyla ters düşen Başbakan, bugün Kurul toplantısına MİT'in cesur beyanları sayesinde daha güçlü girecektir.

***

Kafalar karışmasın:

Kürtçe TV, Apo'nun idamı, irtica tehdidi, Kıbrıs, Ege bahane...

Çatışmanın özünde bir "iktidar savaşı" var.

AB üyeliğiyle başlayacak demokratikleşme sürecinde, iktidardaki güç dengeleri tamamen değişecek.

Kavga, bunun kavgası...

Kavga için seçilen mecra ise Avrupa Birliği...

Ortada 2 grup var:

Türkiye'nin AB üyeliğini isteyen Türkiyeliler ve Avrupalılar...

Üyeliği istemeyen Türkiyeliler ve Avrupalılar...

"İstekliler" arasında bir dayanışma var. Türkiye'deki AB yanlıları ülkenin çıkışını 150 yıllık Batılılaşma çizgisinin devamında görüyorlar. MİT Müşteşarı Atasagun'un deyişiyle "Doğunun tehlikelerle dolu olduğunu" görüyorlar. Avrupa'da Türkiye'nin doğuya itilmemesini savunanlar da, "Türkleri şemsiyemiz altına alalım" diye çaba gösteriyorlar.

"İstemeyenler" cephesinde de müthiş bir dayanışma var. Kimi samimi bir bölünme paranoyasıyla, kimi ise mevcut pozisyonunu yitirme kaygısını "Bölünürüz" öcüsünün ardına gizleyerek AB aleyhine lobi yapıyor. Avrupa'daki "Türkiye'ye Hayır" lobisi de bunların değirmenine su taşıyor.

Ve bu dayanışma sonuç alıyor.

***

Son yaşanan kriz tam da bu dayanışmanın sonucudur:

Başta, Verhaugen öyle dengeli bir Ortaklık Belgesi ile çıkageldi ki, içerdeki itiraz sahipleri bile yutkundular ama ses çıkarmadılar.

Aslında belgede "MGK'nın konumu", "Kürtçe TV", "idamın kaldırılması" gibi hiç hoşlarına gitmeyen unsurlar vardı, ama "tam demokrasi"den söz ederken bunlara direnmenin kolay olmadığını görüyorlardı. Başka bir itiraz kalemi lazımdı: "Biz bütün ev ödevlerini yapmaya hazırdık, ama bak adamlar kötü niyetli" diyebilecekleri bir bahane...

Bekledikleri pas Yunanistan'dan geldi. Belgeye Kıbrıs sokuşturuldu. Ardından Ege koşulu geldi.

Aranan bahane, "anti"ci lobilerin işbirliğiyle bulunmuş oldu.

Yıllar yılı "çözümsüzlük"ten beslenenler ayağa kalktılar.

Türkiye, ağır bir rest çekerek kendini bağladı ve ilk raundu "istemezük"cüler kazandı.

***

AB hazırlığına yıllarını vermiş bir diplomat geçen hafta gelinen noktayı "tam üyelik süreci can çekişiyor" diye tanımlıyordu.

4 Aralık'taki Avrupa Dışişleri Bakanları toplantısında da uzlaşma olmazsa bu iş zamana yayılıp küllenmeye terk edilecek gibi görünüyor.

Peki kamuoyu bu itişmenin gerçek nedenini biliyor mu?

Ne uğruna, neden vazgeçtiğinin farkında mı?

Bir ulus, herhangi bir gerekçe için tüm geleceğini feda etme noktasına gelmişse, o gerekçenin ne olduğunu bilmek, enine boyuna tartışmak ve 150 yıllık bir yürüyüşten cayıp caymamaya ondan sonra karar vermek zorundadır.

Ne yazık ki, Türkiye'de bu tür konular "milli dava" etiketiyle "dokunulmaz" raflarda saklanır ve sonunda ucuz hamaset kazanır.

Sahi, kapalı kapılar ardında, çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren kararlar alınır ve bu konularda en kapalı kutu sayılan MİT bile görüş bildirirken Meclis ve siyasal partiler nerede?..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır