kapat

29.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )


Stadyumda şiddete çözüm

Galatasaray-Fenerbahçe maçı sonrası, akıllarda sadece şiddet kalınca, tedbir gündeme geldi.

Bu bağlamda Galatasaray İkinci Başkanı Mehmet Cansun tarafından yapılan çağrıyı-çözüme yönelik bir öneri getirdiği için- yayınlıyorum.

Başka bir öneri olursa o da makbulümüz, yeter ki bu konu oldu bittiye gelmesin ve "insan gibi" futbol maçı seyredebilmek mümkün olsun.

Cansun'un önerisi şöyle:

Üç büyük kulüp başkanları veya ikinci başkanları, biraraya gelelim ve bir deklarasyon yayınlayalım.

Hangimizin stadında bu meşale olayı çıkıyorsa, yangınlar çıkıyorsa, daha kötüsü oluyorsa bize "Seyircisiz Maç Oynatma Cezası" verilsin.

Bu deklarasyonu Futbol Federasyonu'na üç kulübün imzasıyla verelim.

Çünkü stad kapatma, ceza görevini yerine getirmiyor.

Mesela geçen yıl Fenerbahçe'nin stadı kapandı, örneğin İzmir'de oynadı, daha çok seyirci geldi daha çok kazandı.

GS İzmir'de bir oynuyor, 70 bin kişi geliyor.

Benim kasama daha çok para giriyor, bu bana ceza değil ki!

Canım yanmıyor!

Oysa seyirci saharay giremediği zaman hakiki ceza oluyor.

Seyirci yaptığı eylemden dolayı maç seyredemeyeceğini bilecek.

"Futbol Federasyonu kulüplere ağır ceza vermek istemiyor" diye spekülasyonlar da var.

Biz üç kulüp gidelim bu teklifi verelim, "Stad kapatma, seyircisiz oynatma cezası ver" diyelim.

Hem de çeşitli spekülasyonların önüne geçmiş oluruz.

***

İşte öneri bu!

Stadyuma "ölmeye" değil maç seyretmeye Ğiyi futbolu alkışlamaya- gelenlerin çoğunlukta olduğu...

Babaların oğullarını (eşlerini, kızlarını) keyif içinde maç izlemeye götürecekleri ortamları Ğpolis gücüyle değil de- ruh güzelliğiyle (normal insanlarda olması gerektiği gibi) yakaladığımız bir günün gelmesi acaba neye bağlı?

Açlığı siz önleyin!

İnternette http://www.thehungersite.com adresine gittiğinizde, dünya haritasının altındaki butona tıklıyorsunuz. Siz bu butona tıkladığınızda, aç bir insan yemek yiyor. Bunun size hiç bir maliyeti yok. Yemeğin parasını siteye sponsor olan büyük şirketler ödüyor. Onların sayfasına girdiğiniz anda, aç bir insanı doyumuş oluyorsunuz.

Harika bir organizasyon yapılmış.

Keşke bir örneğini, Ramazan vesilesiyle, bizler yapsak..

Ve yardımı da insan gibi yapsak!

Ankara'da, "Kızılay Yardımı" manzaraları içler acısıydı ve Türkiye'ye yakışmıyordu.

Hazır açlıktan söz etmişken...

Cezaevlerinde açlık grevi konusunda kimseden pek bir ses çıktığı yok!

"Bu açlık grevlerinin durması için neler yapılabilir" sorusunu bu akşam "Gündemdekiler"de İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman'a yönelteceğim.

Ölüm tek çözüm olmasa gerek!

Orkestra şefi aranıyor!

Herhangi bir gazetenin haber masasında oturan müdürün muhabirleriyle telefon konuşmasından, memleketin durumunun röntgenini çekebilirsiniz... Meclis'te tek parti çoğunluğu varken, mesela Özal Başbakanlığı sırasında Ğiyisiyle kötüsüyle- Türkiye'nin hızlı gittiğine şüphe yoktu.

Haber masaları da rahattı...

- Kimden aldın haberi?

- Bizzat Başbakan Özal'dan!

- Tamam arkadaşlar iş belli, manşetten verelim!

Bugüne bakalım...

- Kimden aldın haberi?

- Ecevit'in yakın çevresinden sızdı.

Ardından soru yağmuru...

- MHP ne diyor?

- ANAP ne diyor?

- Liderler toplantısı öngörülüyor mu?

- Çankaya'dan tepki var mı?

- Peki ya Genelkurmay?

- MİT bir şey söyledi mi?

- MGK Genel Sekreterliği?

- Anayasa Mahkemesi Başkanı?

- Danıştay Başkanı?

- Yargıtay Başkanı?

- Muhalefetten ses var mı?

- Dışişleri ilgili mi?

Herkes konuşuyor, iyi güzel, şeffaflık lazım.

"Tartışan Türkiye" faydalı bir alışkanlık.

Ama bir de "her kafadan bir ses çıkması var ki..." Ara sıra kafa karıştırabiliyor.

Onun için, yine yenibaştan yeniden, özellikle Katılım Ortaklığı Belgesi'ne bakıp o programda nelerin yapılıp nelerin yapılmayacaığına dair bir "Milli Mutabakat Belgesi" oluşturmak lazım ki, ortaya ahenkli bir müzik çıksın.

Yoksa her enstrüman kendi başına çaldığında Ğisterse en doğru notaları en güzel şekilde seslendirsin- ortaya "çok sesli gürültü" çıkıyor.

Bir orkestra şefi aranıyor!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır